Havacı mavisi...
.
10 gün önceki F-4 kazasından beri elim yüreğimde bekliyordum. Ne hikmettir bilinmez, tıpkı kol uçuşu yapan jetler gibi bu kazalar da yalnız gezmez!
Önce telefonlar kesilir, lojmanda hayat durur... Anlarsın ki bir uçak düşmüştür
Bir pilot kızı olarak "içeride" bu olaylar nasıl yaşanıyor, size anlatmak istiyorum: Ana Jet Üslerin bulunduğu; Malatya, Diyarbakır, Ankara, İzmir, Eskişehir, Konya gibi şehirlerde bir de "hava" lojmanları vardır ya da "Hava Kuvvetleri Komutanlığı Lojmanları" demek zor geldiğinden kısaca biz böyle deriz: Hava... Günlük hayat, bir mahalledekinden çok da farklı değildir bu yaşam alanlarında. Hiyerarşik sistem, sadece işte değil, sokakta da geçerlidir. Çocuk olmak biraz zordur lojman yaşamında. Kapalı devre bir ekolojik sistemi olmasının zorlukları kadar güzellikleri de vardır. Çevren, ailendir. Arkadaşların ise kardeşin. Bir daha değiştiremez, değiştirmek de istemezsin. Ve ne zaman bir "havacı mavisi" görsen, yanından lacivert mesai arabası geçse, gökyüzünde jetler dönse burnunun direğinin sızlamasına mâni olamazsın. Ve bir de haberlerde "...Ana jet üssünden kalkan ...uçağı düştü, ...pilot şehit düştü..." haberlerini duyunca, hıçkıra hıçkıra ağlayarak seni anlayacak birkaç arkadaşını aramaktan kendini alıkoyamazsın. Çünkü bilirsin ki bu haber geçtiğinde, ateşin düştüğü o lojmanda şunlar yaşanmaktadır: Önce, tüm telefon hatları kesilir, iletişim durur. Ne lojman içinden kimseyi ne de üssü arayamazsın. Bir ânda sirenler, ambulanslar, askeri araçlar yola çıkar. Anlarsın ki bir uçak düşmüştür. En kötüsü; kimi zaman sokakta oynayan çocuklar, uçağın düştüğünü bile görebilir. Ve içinde belki de kendi babası olabileceğini bilir. Bir ânda lojmanda hayat durur. Herkes evlere çekilir, ses kesilir. Mesai arabaları da, kimsenin babası da eve dönmez. Tüm aileler, kötü haberi verecek arabanın ışığını bekler...
O araba, bir evin önünde duracak ve o hâneye bir daha hiç sönmeyecek ateşi bırakacaktır.
Uçan tabutlar...