Eyvah! Dizilerin saltanatı bitiyor mu?
Şu aralar seyircinin dizilerle ilgilenmemesinin baş sebebi mafyöz hikayelerin ekranı kaplamış olması. Oysa hayatımız zaten mafya dizisi kıvamında...
Bu sene seyirciyle diziler arasında çok sıkı bir bağ kurulamadı. Tabii hemen “Artık dizilerin saltanatı bitti mi” sorgulaması başladı. 5 senede bir bu tartışma yaşanır. Bir ara televizyon programları revaçta olur ve sonra o kadar taklit programlar türer ki insanlara fenalık gelir. Aynı programın 10 tane türevi olmasını bir yanlışlık olarak görmeyen yapımcılar “Yok artık program tutmuyor” diye kestirip atarlar. Ardından şahane tutan birkaç diziye kaçar seyirci ve sonra birbirinin kopyası onlarcası türer. Seyirci gene fenalık geçerir. Aslında sıkıldığı dizi izlemek değil, birbirine benzer yapımlar arasında seçime zorlanmaktır. O arada eğlenceli bir program seyirciyi kapar ve bu defa da “Diziler bitti” dedikodusu başlar. Benim gibi çocuk yaştan beri televizyon sektöründe dizi ve program yapanlar ise “Ben bu filmi daha önce de görmüştüm” duygusuna kapılır.
İşin aslı dostlar; ne diziler ne programlar bitmez. İkisi de her daim televizyonlarda var olmuştur ve var olacaktır. Her türün de kendine ait bir seyircisi vardır. Ama “Tüm seyirciyi kendime çekmeliyim” fikriyle yola çıkınca “Ne İsa’ya ne Musa”ya” hesabı, kitlesine ulaşamayan, sadece kendinden önce tutan işi tekrar etmeye çabalayan yarım yamalak projeler eriyip gitmeye mahkum kalıyor. Skeçlere dayalı gülmece programı ya da sit-com tuttu diye 10 tane benzer yapılınca elbette bir zaman sonra insanlar gülmekten soğuyor. Yapımcılar ya da kanallar da “Yahu özgün ve fark yaratacak bir şeyler yapmalıyız” diye daha iyi olanın arayışa girmek yerine “Halk artık gülmek istemiyor” diye “Kalın” bir sonuca varıyor. Örneğin şu anda hiç sit-com ya da dolu dizgin bir komedi dizisi yapılmamasının sebebi bu. Herkes birinin önden gitmesini bekliyor. Görün bakın; yakın zamanda az sayıdaki cesur yapımcıdan biri iyi bir sit-com ya da benzeri bir dizi patlatır ve ardından ekranlar komediden geçilmez olur.
Ha sonra mı? İnsanlara yine fenalık gelir ve “Artık sit-com bitti mi” tartışması yeniden gündemde olur. Benim gibi 25 yıldır sektörün içinde olan birinin, “Dizilerin saltanatı bitti mi”, “Programlar artık izlenmiyor mu” ya da “Halk komedi istemiyor” gibi tartışmalara kaç defa şahit olduğunu varın siz hesap edin. Yok efendim! Ne dizilere ne programlara, ne komediye ne tarihi dizilere hiçbir şey olmaz; yeter ki farklı, özgün, yaratıcı işler olsun. 80 milyonluk memlekette emin olun her zevkten yapıma yetecek kadar seyirci var. Yeter ki yapımcılar kendini ve birbirine tekrar etmekten uzak dursun.
Hayatımız mafya dizisi kıvamında
Şu aralar seyircinin dizilerle pek ilgilenmemesinin baş sebebi de bolca entrikalı, vurdulu kırdılı, mafyöz havalı hikayelerin ekranı kaplamış olması. Oysa; diziler hayatı kopyalayacağına zaten hayatımız mafya dizisi kıvamında. Sadece bu hafta iki dehşet verici olay yaşandı ki, eğer bu olaylar dizi filmde olsa emin olun RTÜK ceza keserdi. Ama gelin görün ki suçluların elini kolunu sallayarak dolaştığı, suçların cezasız kaldığı günümüzde artık haber izlerken daha acayip hikâyelere tanık oluyor seyirci. “Karadayı“ lakaplı bir polisin gencecik bir kızı, ailesiyle yaşadığı evde tabancasıyla vurduğu, olaydan sonra genç kız hakkında soruşturma başlatıldığı ama polis hakkında bir işlem yapılmadığı iddiası ile sarsılıyoruz. Ataşehir’de her zaman gittiğimiz kebapçının çocuk oyun salonuna giren bir sapığın, oyun oynayan küçük çocuklara kezzap attığı bir ülkede yaşıyoruz. Ankara’da 100 küsür kişinin can verdiği terör saldırısını, istihbaratın önceden haber verdiğini öğrenip dehşete düşüyoruz. Böyle bir gündemin üzerine çıkacak mafya-entrika projeleriniz varsa yapın ya da insanların biraz gülmeye ihityacı olduğunu görüp ona göre hareket alın. Aksi halde, “Vay efendim diziler eskisi gibi değil, acaba artık halk dizi istemiyor mu” diye hiç hayıflanıp durmayın!