Dünyamız elden gitmeden...
.
Bu hafta içinde dört mevsimi yaşadık. Hoş zaten kış hiç gelmedi bu sene. Çarşamba yazı yaşarken perşembe günü 15 derece düşüşle keskin bir kış virajı aldık ki saatler sonra bahara uyandık. Vücutlarımız bu radikal değişimlere uyum sağlayamadığından herkes hasta... Kış günü havanın bahar gibi olduğu günlerde bile kimse mutlu değil çünkü herkesi alıyor bir endişe! Hepimizin dilinde aynı tepki, “hayırdır inşallah”!
“Sürdürülebilirlik felsefesi” şu ara tüm dünyanın gündeminde. Öyle ya elimizde tek bir dünya var ve insanoğlu onu hoyratça tüketiyor günden güne. Atalarımızın 100 yılda kirlettiğinden fazlasını biz hızla atıyoruz gezegenimize. Eh bu durum böyle sürer mi? Sürmez elbette! İşte tam da bu sebeple “Sürdürülebilirlik felsefesi”ni hayata geçirmeye ihtiyacımız var. Dünyamızın üretebildiğinden fazlasını harcamayarak işe başlamak zorundayız. Karbon gazlı yakıtları kullanarak çıkardığımız karbondioksit gazı, iklim değişikliğine ve en kötüsü çok ciddi ısınmaya sebep oluyor, bu da çocuklarımızın yaşamını tehlikeye atıyor.
Aslında benim de hep uzaktan duyduğum, okuduğum bu konu ile tanışmam kızım sayesinde oldu. Okulundaki sürüdürülebilirlik ile ilgili eğitime katılan Ada, evde o kadar çok anlattı ki bize bu konuyu sonunda ben de seminerlerden birine katıldım. Çok net bir şekilde söylemeliyim ki hızla tüm okulların müfredatına zorunlu ders olarak konmazsa, tüm şirketler, fabrikalar ve ev idaresini elinde tutan kadınlar sürdürülebilirlik kurallarına göre yeniden iş ve yaşam koşullarını inşa etmezse, 20 sene sonra yaşanabilir bir dünya kalmayacak! Hala bir şansımız varken harekete geçmeliyiz, hemen şimdi! Prof. Levent Kurnaz ve Gülin Yücel’den edindiğim bilgilerden aklımda kalanları paylaşıyorum sizinle:
Sürdürülebilirlik deyince...
-Sürüdürülebilirlik, toplum ve iş düzenini Dünya’ya uyumlu, duyarlı ve koruyucu yapma çabasıdır.
-Doğanın sınırlarını tanıyarak, herkes için sosyal adalet ve eşitlik gözeterek, nesiller boyunca sorumluluk taşıyarak hareket etmektir.
-Sürüdürülebilirlik, ülke devletlerinin, sivil toplumun, kurumların gündemine hızla girmek zorunda.
- Mevcut düzen, dünyanın sürdürülebilirliğini sağlamak için acilen bu felsefeyle evrilmek zorunda.
- Gençlerin, kendi gelecekleri için bu bilinçle yetişmesi gerekiyor.
Global hedefler...
- Açlık ve fakirliğe son.
- Sağlık.
- Kaliteli eğitim.
- Cinsiyet eşitliği.
- Temiz su ve hijyen.
- Yenilenebilir enerji.
- Ekonomide büyüme.
- Yeniden yapılanma.
- Sürüdürülebilir şehirler ve toplumlar inşa etme.
- Sorumlu tüketim.
- İklim hareketi - karadaki - sudaki yaşam.
- Barış ve adalet.
- Hedeflere ulaşmak için ortaklıklar, birliktelikler.
Dünyanın düzenine dair çarpıcı notlar
- Dünyanın en zengin 62 insanının serveti, dünyanın yarısını kaplayan en az gelirli nüfusun toplamına eşit.
- Türkiye’nin yüzde 22’si yani 10 Evden 2’si yoksulluk sınırının altında yaşıyor.
- Ülkemizde ülke ihtiyacının 4 katı gıda ve hijyen maddesi üretiliyor, yılda tahmini 325 bin ton gıda çöpe gidiyor.
- İstanbul’da her gün 4 bin ton gıda çöpe atılıyor.
- Dünya üzerinde her 9 insandan biri şu an aç.
- Bu kadar açlık varken biz 3’te 1 yiyecek üretimimizi atıyoruz.
- Gelişmiş ülkelerde kişi başı 95-115 kg yemek çöpe gidiyor.
- Sadece Avrupa’da çöpe giden yemeklerle senede 200 milyon aç insan doyabilir.
Kadınlarla ilgili çarpıcı bilgiler
- İklim değişikliği ve doğal afetlerde en büyük zararı kadınlar görüyor.
- Dünya genelinde en fakirlerin çoğunluğunu kadınlar oluşturuyor.
- Felaketlerden sonra kadınlara karşı cinsiyet bazlı şiddetin arttığı görülüyor.
- Yılda 4 milyon bebek evdeki kötü hava kalitesinden ölüyor.
Ya küresel ısınma artarsa
- Verimlilikte düşüş
- Deniz seviyesinin yükselmesi büyük şehirleri tehdit eder.
- Nesli tükenen türler
- İklim değişikliğine bağlı geri dönülemez büyük değişiklikler olur.
Mevcut düzende problem ne?
- İnsan nüfusu hızla artarken, tüm canlı nüfusu son 40 yılda yarı yarıya azaldı.
- Canlılar azalırken, karbon ayak izi arttı.
2050’ye dair
- Şu anda nüfus 7.6 milyar, 2050’de 11.2 milyar olacak.
- Şu anda bizden sonraki neslin doğal kaynaklarının yarısını tüketmiş durumdayız, 2050’de 3’üncü neslin kaynağını tüketmeye başlayacağız.
- Türkiye zaten şu an nüfusu en yoğun 19’uncu ülke, artan nüfus 2050’de yoksulluk için büyük tehlike.