Dünya üzerinde bir inci tanesi
Bafa Gölü Kapıkırı Köyü...
Bir köy düşünün ki, binlerce yıl öncesinden gelen tarih mirası ve el değmemiş doğası ile bugünü iç içe yaşıyor... Ege köy insanının o sıcacık yaşamı, bir altın tozu gibi süslüyor bu göl kıyısını... Gördüm ve aşık oldum. Bozulmamışlığına şahit olduğum her yerde aynı ikilemi yaşıyorum, paylaşmak ya da paylaşmamak, işte bütün mesele bu... Bir yanda “duyan gelmiş” durumu yaşanır da talan olur korkusu, öte yandan “başkaları da bu güzellikten mahrum olmamalı” duygusu... Instagram hesabımda Kapıkırı’yı paylaştığım andan sonra köyü ziyarete giden pek çok arkadaşımdan teşekkür mesajları aldım. Bir gidin, görün, gezin, “iyi ki” diyeceksiniz... Umuyorum, binlerce yıldır olduğu gibi bundan sonra da kendi halinde yaşamaya devam etmeyi başarır Kapıkırı köyü.. Betona kesmeden, tarihi kalıntıların yerinde yeller esmeden, samimiyetini kaybetmeden...
İzmir-Bodrum yolu üzerinde gidiyoruz... Bilen bilir, normalde dört saat sürecek bu yolu biz eşimle 11 saatte alırız her zaman. İnanın abartmıyorum, biz İzmir’den yola çıkarken aynı anda İstanbul’dan yola çıkan arkadaşlarımız çoktan varıp, akşam yemeklerini bile yedikleri halde biz İstanbul - Bodrum arasını alıp da kahveye bile yetişemedik. Eee aslında şaşılacak bir durum değil, isterseniz siz de deneyin; her gördüğünüz sarı tabeladan sapar, her bulduğunuz köy tezgahında durup bir şeyler almaya kalkarsanız bizim gibi dört saatlik yol bir bakmışsınız 11 saate uzamış! Açıkçası varılacak yere bir an evvel ulaşmayı hedefleyenlerden olmadım hiç. Yolun kendisi önemli oldu hep benim için ve yolda keşfetmeyi sevdim. Şansıma kendi ruhuma uygun bir hayat yolu arkadaşı bulmuşum. İşte bu sefer de Bafa Gölü kenarından geçerken “Kapıkırı” tabelasından sapıverdik içeri ve inci tanesi gibi dizili eşsiz Ege Köylerimizden birini keşfettik...
Bodrum’a 80 kilometre mesafedeki Kapıkırı Köyü’ne yol üstü ziyareti yaptım ama niyetim en kısa zamanda yeniden gidip, milattan önceden kalma Herakleia kenti üzerinde kurulu olan ve o günden kalma yapılar ile iç içe yaşayan bu harika köyde daha fazla tarih keşfedip, o sıcacık insanlarla daha çok vakit geçirmek. İlginç ki Ege Bölgesi'nin en büyük gölü olan Bafa Gölü, bir zamanlar körfezmiş. Büyük Menderes Nehri'nin taşıdığı alüvüyonlar ile koca bir ekosistem oluşmuş ve bugünkü denizden uzak halini almış. Beşparmak Dağları'nın eteğindeki bu coğrafyayı sanki yeni bir buluş gibi anlatıyorum sanmayın, maalesef o benim geç kalmışlığım, yabancı turistler çoktan kıymetini farketmiş buraların. Gerek karavanlarla, gerek köy evlerinde misafir olarak doğa ile iç içe pek çok aktivite yapmak için geliyorlar bölgedeki köylere... Her yer serbest dolaşımda hayvan dolu, pek çok kişiye bu durumun rahatsız edici geldiğini duyuyorum ama bence köyün şahaneliği tam da bu doğallığında. Bizans döneminden günümüze gelen manastır kalıntıları, gölün üzerindeki adacıklara bir mücevher gibi serpilmiş durumda. Binlerce yıl öncesinin liman kenti Heraklia’dan kalan kaya mezarları, Athena Tapınağı, Antik tiyatro, şehir surları ise köye bambaşka bir değer katıyor.
İster geçerken bir çay-kahve molası için uğrayın, isterseniz tarih ve doğa ile buluşmak için uzun zaman ayırın Kapıkırı ve komşusu Gölyaka köylerini mutlaka ziyaret edin. Pek çok pansiyon, kahvaltı mekanı ve yerel lokantalar da bulunuyor. Akşam gün batımında, minnacık köy meydanında yapılan odun fırınında çay içerek, Atatürk heykeli yanında sohbetleşen yüreklerin efendileri köy halkına selam olsun...