Beyşehir’de mimari bir sanat eseri...
.
Tüm rehberlerin oy birliğiyle kabul ettiği, Türkiye’nin en güzel beş camisinden biri: Eşrefoğlu Camii...
17 Aralık, Mevlana’nın ölüm günü, yani Şeb-i Arus idi. Her yıl olduğu gibi bu yıl da Konya’daydım. Ve yine her yıl olduğu gibi bu yıl da gitmişken yakın çevrede yeni bir yer görmek üzere yollardaydım. Bu sefer, ünlü rehber Serhan Güngör’ün geçmiş yıllarda bana muhakkak tavsiye ettiği Beyşehir’e gittim. Ve yine O’nun yönlendirmesiyle bir güzel insanla ve hayatımda gördüğüm en güzel camiilerden biriyle tanıştım. Eşrefoğlu Camii hakkında çok kıymetli bir de kitabı bulunan, ülkemizin aydınlık din adamlarından, Eşrefoğlu Camii imam hatibi sayın İsmail Efe eşliğinde bu muhteşem mimari sanat eserini ilk kez görme şansına sahip oldum. Konya-Beyşehir’e “Yolunuz düşerse” demiyorum, mutlaka “bir yolunu bulun ve bu olağanüstü camiyi görmeye gidin” diyorum. Çok kıymetli İsmail Hoca’ya da sevgilerimi iletin, emin olun bu güzel insan, tıpkı bana anlattığı gibi, size de, aşkla bağlı olduğu Eşrefoğlu Camii’ni büyük bir heyecanla anlatacaktır. Tavsiyesi benden, gidip-görüp büyülenmesi sizden.
Eşrefoğlu Camii Anadolu’daki ahşap direkli camilerin en büyüğü ve orjinal olarak muhafaza edilmişi olarak kabul ediliyor. Selçuklu’nun en güzel el işçiliği örneklerini görebileceğiniz bu eser, hem çinileriyle hem ahşap oymacılığıyla, hem mühendisliği hem de mimarisi ile benzersiz. Ahşap direkleri ile ayakta duran bu ulu camide tek bir çivi bile bulunmuyor. Ağaç direkler, yine ahşap kamalar yardımıyla birbirine tutunarak 13’ncü yüzyıldan beri dimdik ayakta duruyor. 35 adet pencere ile gün ışığını içeri alan yapının kapısı Selçuklu geleneğinin tipik bir örneği olan Taç Kapı.
Bu caminin en ilginç özelliklerinden biri; Roma dönemine ait lahitin minarenin altına yerleştirilmiş olması. Zamanında, “sebil” yani su deposu olarak kullanıldığı düşünülen bu insan kabartmalı iki metrelik lahit, üzerindeki tahliye deliğinden anlaşılacağı gibi bir bir çeşit çeşme görevi görmüş. Tuğla, çini ve ahşabın muhteşem uyumuyla insanı büyüleyen Eşrefoğlu Camii’nin en ilginç mimari bölümü ise; Kar Deposu. Vakt-i zamanında “karlık” olarak kullanılırmış. Caminin üzerinden kürene kar, burda depolanırmış. Böylece, yazın, halka dağıtılarak buzdolabı görevi görmesi sağlanırmış.
Caminin baş döndüren güzellikteki buram buram Selçuklu sanatı kokan kısmı ise kukusuz Mihrabı: Bir benzerini Konya Alaaddin Camii’nde görebileceğiniz mihrap, Eşrefoğlu Beyliği’nin nev-i şahsına münhasır el bezeme örneklerini de taşıyor. Kûfi yazı ile Allah, Muhammet ve halifelerinin yazılı olduğu bölüme ise yapan kişi adını da gizleyivermiş: Amele İsa
Bu Cami’yi yaptıran Süleyman Bey ve ailesinin türbesi de yer alıyor. Ziyaretçiler bu güzelliğe vesile olan Süleymen Bey’e ve caminin inşaatında çalışan başta Amele İsa olmak üzere tüm işçilere, teşekkür niteliğinde bir “Fatiha” okumadan bu olağanüstü camiiden çıkmıyor.