Şampiy10
Magazin
Gündem

‘Başbakanım duy sesimizi Türk çocuklarını Hollandalılara veriyorlar’

.

ABONE OL
Vatan Haber

Bir süredir sosyal medya #Cocuklarıma DokunmaHollanda diyerek, Hollanda'da yaşayan Türk ailelerin dramına dikkat çekmeye çalışıyor. Hollanda'da yaşayan pek çok Türk aile, twitter aracılığıyla sesini duyurmaya çalışıyor. Sonunda bu konu nihayet televizyona da taşındı. Atv Haber, Hollanda Sosyal Hizmetler Kurumu tarafından çocukları ellerinden alınan ailelerle yaptığı görüşmeleri yayınladı. Gerçekten tablo, yürek parçalayıcıydı. Bu nasıl bir uygulamaydı? Rutin bir bürokrasi miydi? Yoksa altında yatan başka şeyler var mıydı? Hollanda, kuralları her vatandaşına eşit mi uyguluyordu yoksa çifte standart söz konusu muydu? Elbette, konu öznesi kendi insanımız olduğu için fazladan bir duyarlılık içindeyim ama bir anne olarak, hangi çocuk ailesinden koparılsa, aynı sızıyı duyardım yüreğinde.
İtiraf edeyim konuya önceleri mesafeli yaklaştım. Çünkü suistimale açık bir konuydu. Biliyoruz ki Avrupa ülkeleri, hakları ihlâl edilen çocukları ailelerinden alıyor. Çok kişi şimdi bana karşı çıkabilir ama ben bu uygulamanın bizim ülkemizde de olması gerektiğini düşünüyorum. Sokaklarda dilendirilen, şiddete maruz kalan, eğitim hakları elinden alınan, tacize uğrayan, para karşılığı satılan pek çok mağdur çocuk var. Fabrika gibi çocuk üretmekle, aile olmayı birbirine karıştırmamak gerek. Çocuğunu kendi malı olarak benimseyen, "Benim değil mi istediğimi yaparım!" düşüncesini savunanların karşısındayım.
Hayır onlar "bizim" değil. Herkes Allah'ın bir kulu ve biz onlara bakmakla ve korumakla görevlendirilmişiz. Buna inanıyorum.

Çocuğunu kucağında taşımak suç olabilir mi?

Peki, Hollanda, Türk aileler çocuklarının haklarını gerçekten ihlâl ettiği için mi, alıyordu bu çocukları? Öyleyse, söyleyecek fazla söz yoktu? Belki tek tük örnek olsaydı bu kadar dikkat çekmeyecekti ama gittikçe artan olaylar insanın içine kurt düşürüyordu. Bu kadar çok mu kötü Türk aile vardı? Ya da soruyu şöyle soralım, hep mi Türk aileler kötüydü?
Twitterdan çok sayıda aile yazdı bana. Sudan ve haksız sebeplerle Hollanda'nın Türk çocuklarına el koyduğunu haykırıyorlardı. Haberlerde, kendisiyle röportaj yapılmış aileler de aynı şeyi söylüyordu. Çocukların alınış sebeplerinden bazıları şöyleydi; Çocuğu kucakta taşıma (Bir ailenin üç kızı bu sebepten elinden alınmış çünkü Türkler kucağa çocuk alır, Hollandalılar almaz deniyor), kaşıntıdan sebep çocuğunu doktora götüren bir annenin böcek halüsünasyonu gördüğü iddiası (sonuçta evde cam tozu çıkmış ve çocuğun alerjisi tespit edilmiş ama çocuk anneye geri verilmiyor), komşu şikâyetleri (çocuğuna kızdı diye, şikâyet eden bir komşunun ihbarı üzerine), boşanma...

‘Sosyal hizmetler birimi polisten bile güçlü’

Aklımda bir sürü soru, Hollanda'da küçük bir köyün ilk Türk çocuğu olarak doğmuş, uzun yıllar orada eğitimci olarak çalışmış, Türk ailelerin çocuklarının yaşadığı sorunlarla ilgili komüsyon ve derneklerde çalışmış altı ay önce memleket aşkı ile İstanbul'a yerleşmiş Tülay Oktay ile buluştum. İşin aslı astarı neymiş, gelin, olayların kalbindeki kişiden dinleyelim...
Hollanda'daki sosyal hizmetler kurumunun işleyişinden bahseder misiniz biraz?
Aile ve çocukla ilgilenen sosyal kurumun iki ayağı var. Biri, problem yaşayan ailelere danışmanlık ve rehabilitasyonla destek veriyor. İhtiyaç varsa çocukların akıl sağlığını korumak için psikoloğa sevk ediyor ve her şey devlet tarafından karşılanıyor. Diğeri çok daha katı, çocuk haklarını koruyan birim. Onlar, polisten bile kuvvetli olduğu için çocuğu sorgusuz sualsiz alıp götürebiliyor. İş oraya intikâl etti ise işiniz çok zor. Komşu şikâyatiyle gelip çocuğu alabilirler. İşin daha zor olanı çocuğu tekrar geri almak!

‘Binden fazla çocuk ailelerinden alındı’

Peki kaç tane Türk aile çocuğundan koparılmış durumda? Durum sahiden vahim mi?
Dün Hollanda'daki gazeteci arkadaşlarımı aradım. Basına yansıyan kaç olayın olduğunu sordum. En az bin olduğunu söylediler. O kadar vahim yani!
Sizin birebir şahit olduğunuz durumlar oldu mu?
Tanıdığım bir kadının çok önemli olmayan, günlük hayatını engellemeyen hafif bir öğrenme engeli vardı. Öyle dışarıdan fark edilen ya da hayatını zorlayacak bir engelden bahsetmiyorum ama. Kadının eşi vefat etti. Önce, yardım etme amacında görünüp haftada bir uğramaya başladılar. Sonra iki oldu. Bir kaç yıl sürdü bu. "Bizim kurumda kalsın sadece hafta sonu eve gelsin" dediler. Sonunda nasıl olduysa oldu, yıllarca yardım amacıyla eve gelen sosyal hizmetler görevlisi çocuğu kendi üzerine geçirdi. Hadi çocuğu kurumda tuttular, neden alıp bir de bir Hollandalı'nın üstelik kurum çalışanının nüfusuna geçiriyorlar? İnanılır gibi değil. Ve bir kere aldılar mı geri almak çok zor onların elinden.
Şoktayım. Orada siyaset yapan Türkler var. Milletvekili de var. Onlara söylemediniz mi?
Geçen sene, Dış Türkler Başkanlığı'na söyledim. Hollanda sorumlusu, Bakanımız Fatma Şahin'in de konuyu duyduğunu söyledi. Geçen gün karşılaştığımda Sayın Şahin'e sordum, işin üzerinde olduklarını belirtti. Bu olaylar zaten kurcalanmaya başladıktan sonra bu kadar patlak vermeye ve gündeme gelmeye başladı. 21 Mart'ta Kraliçe'nin taht devir töreni için Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Hollanda'ya gidecekmiş. Bu konuyu konuşacağı da umut ediliyor. Oradaki Türkler şu anda "Başbakanım yardım et!" diye haykırıyor.
Peki Hollanda, herkese bu
kuralları uyguluyor mu yoksa çifte standart var mı?
Hem de nasıl var! Hele dile hâkim değilseniz, biraz garibansanız yandınız. Sosyal kurumlardan birisi sizi kafasına takarsa, kılıfına uydurup çocuğu alır. Yaşadığım bir olayı örnek vereyim: Çalıştığım okulda 12 yaşında bir Hollandalı kız vardı. Annesinin sevgilisinin, evlerine geldiğinde
kendiyle de ilişkiyi girdiğini söyledi. Adam hem anne hem de 12 yaşındaki kızıyla birlikte oluyor yani. İdareye bildirdim ama hiçbir şey olmadı. Asıl bu durumda çocuğu almaları gerekirdi. Ama almadılar. Türk ailelerin çocukları, saçma sapan sebeplerden alınıyor. Hadi yüzde onu çocuk istismarı yapıyor diyelim .
Ben duymadım ama öyle kabul edelim. Geri kalan ne olacak? Milletvekiline gittim, incelenmesini istediğimi
söyledim. Derinlemesine araştırılsın, bu çocukların haksız yere alındığı ortaya çıkacak.

Yunus'u geri istiyorlar!

Evliliklerinin ilk 10 yılında çocuk sahibi olamayan Azeroğlu çifti, ilaç tedavisi sonrasında Arif (14), Halil (11) ve Yunus (7) adını verdikleri üç çocuk sahibi oldu. 2004 yılında 6 aylıkken bir kaza sonucu annenin Yunus'u yere düşürmesinden sonra, ailenin üç çocuğuna el koyan Hollanda Gençlik Dairesi, koruyucu aile olarak çocukları Hollandalı lezbiyen çifte verdi. Verilen hukuk savaşında 2007 yılının Temmuz ayında Arif ve Halil'i Hollandalı aileden geri alan Azeroğlu ailesi, küçük Yunus için de hukuk savaşı veriyordu. Geçtiğimiz Şubat ayında Azeroğlu ailesi 7 yaşındaki Yunus için Lahey Mahkemesi'nde devam eden "Velayet Davası"nı kaybetti. Başbakan Yardımcısı Bekir Bozbağ, şimdi Yunus'un geri alınması için gerekli çalışmaları başlattı. Ailesi umutla bekliyor.

‘Çocuk sahibi olamayan ve eşcinsel çiftlere veriyorlar’

Alınan çocukların verildikleri ailelerin yanında şiddete uğradığı, cinsel istismara maruz kaldığı da haberlerde yer alıyor. Kimlere veriliyor bu çocuklar?
Çocuk sahibi olamayacak ailere, eşcinsel ailelere sıklıkla verildiğini görüyoruz. Pedegojiye bu kadar önem veriyorlarsa yetiştiği aileden bu kadar farklı yapıdaki ailelere
de vermemeleri gerekir çocukları.
Bunun altında, çocuk sahibi olamayan Hollandalılara bir hizmet anlayışı olduğu da akla geliyor .
Maalesef öyle. Bir şey daha var. Çocukken hiç sıkıntı yaşamadım ama benim çocuklarım çok zorluk çekti. Hollandalılar artık itiyor Türkleri. Ben 1975 doğumluyum. Ve o zaman, bize hissettirirlerdi yabancı olduğumuzu ama şimdiki gibi dışlamazlardı. Benim çocuğum tamamen Hollandalıların bulunduğu bir çevrede dördüncü nesil olarak büyüdü. Buna rağmen, 8-10 yaşından itibaren bir dışlanma yaşamaya başladı. 8 yaşındayken en yakın kız arkadaşının annesi, görüşmelerini yasakladı. Kız da bunu oğluma söyledi. Derin bir iz bıraktı bu olay çocuk kalbinde. Mecburen Çinli, Afgan, Vietnamlı, İranlı çocuklarla yakınlaşmaya başladı çocuklarım. Biz bunları yaşamadık büyürken. Gençler itildikleri için yalnızca Türklerle görüşmeye başladı artık. Bu sefer Hollanda bunu da suç saydı. Gruplaşmak yasak orada. Meselâ, Türk gençler bir sokakta toplandılar ve sohbet ediyorlar diye polis gelmeye başladı. Türkler de bu oyuna geldi ve tepki gösterenler oldu. Etki, tepkiyi doğurdu. Yine de suç oranı çok azdır Türklerde. Hırsızlık yok denecek kadar azdır meselâ. Ama tahrik unsuru karşısında tepkisiz kalamamak zarar veriyor bize.



‘Başbakan’ın 21 Mart’taki ziyareti ailelere umut oldu’

Türkleri istemiyorlar öyle mi? Söylendiği gibi bir düşmanlık var mı sahiden?
Elbette çok iyi niyetli Hollandalılar da var ama Türk düşmanı olduğunu alenen beyân eden siyasi lider, extrame sağcı Geert Wilders'in ne kadar çok seveni olduğuna bakıldığında durumun vehameti ortaya çıkıyor. Zaten son on yıldaki hükümetlerin politikaları sonucu bugünlere geldi Hollanda'daki durumumuz.
İranlı ya da Afganlılara karşı tutumları nasıl?
Onlar siyasi mülteci. Ülkelerinde üst düzey insanların çocukları. Onlar da sorun yaşıyor ama bizim gibi, babaları kırk yıl önce işçi olarak ülkeye gelmiş insanlar kadar değil.
Orada siyaset yapan Türklerin de konuya sahip çıkmadığı sonucuna varıyoruz galiba?
Maalesef... Onlarla da uğraşılıyor. Milletvekili seçilen Selçuk Öztürk meselâ, arkadaşım. Seçim sırasında,Türklüğüyle ilgili kötü şakalar yapılan, karşı propoganda yürütüldü. Mahkemelik oldu. Yıllarca milletvekilliği yapan Nebahat Albayrak, parti başkanı olacaktı zaten başkan yardımcısıydı ama televizyon programlarında, Türk kadını diye demediklerini bırakmadılar. Bildiğim kadarıyla sonunda siyaseti bıraktı. Orada ayakta kalabilmek için Hollandalılaşmanız gerek. O zaman da bu konuları gündeme getiremiyorsunuz. Tek umudumuz, Avrupa Parlamentosu milletvekili Emine Bozkurt. Onunla pek uğraşmıyorlar. Ne de olsa o daha eski. Diyorum ya eskiden böyle değildi Hollanda. Son olarak-Hollanda'da yaşayan Türkler 21 Mart’ta başbakanın gelişiyle umutlandılar. Hollanda, eskiden, memleketine geri dönecek diye bakıyordu bizlere. Şimdi baktılar ki orada Türk nüfus artıyor, kimsenin döndüğü yok, çocukları ailelerinin elinden alıp Hollandalılaştırmaya çalışıyorlar. Büyük dram yaşanıyor.

Yazarın Diğer Yazıları

  1. Müslüm filmine dair...
  2. Kızkardeşlik duvarı
  3. Gelecek bize nasıl gelecek
  4. Yoksa siz “Tarihin sıfır noktası”nı hala görmediniz mi?
  5. Nafaka...
  6. Okullar açılırken veli dilekleri
  7. Geç gelen yaz geç gider
  8. Nobel Akademisi’nde kriz
  9. “Y” ile “Z” kuşağı yetersiz ve mutsuz
  10. Çocukları kandileriyle başbaşa bırakın

© Copyright 2024

Gazete Vatan Gazetecilik ve Matbaacılık A.Ş.