Adalete teraziden önce vicdan gerek
.
Bir aileyi yok ettiniz yetmedi! Şimdi de evladının özlemiyle hayata tutunmaya çalışan bir anneyi onun ölümünden sorumlu tutuyorsunuz. Kapağı açık hareket eden geminin kaptanını değil, o gemiye alelacele bindirilen o anneyi suçluyorsunuz! Üstelik ilk bilirkişi raporunda kaptan yüzde 100 asli kusurlu bulunmuşken... O ikinci rapora imza atanlar... O rapora imza atıp, bu yalana ortak olanlar, dilerim ki Ebuş’umuzun akıttığı her gözyaşında vicdan azabından boğulun. Boğulun ki anlayın, o karanlık sularda evladı ellerinden kayıp giden o annenin ne hissettiğini...” Bu sözler, Bergüzâr Korel’e ait. Sirkeci’deki feribot kazasında hayatını kaybeden Ece Su Yılmaz ve anneannesi Şaziye Güleren’in ölümüne ilişkin görülen davanın bilirkişi raporunun ardından geldi sevilen oyuncunun bu öfke dolu isyânı. Rapor, anne Ebru Güleren Yılmaz’ın kazada yüzde 45 kusurlu bulunduğu yönündeydi. Aileyi yakından tanıyan, çalışma arkadaşı Bergüzâr Korel’de vicdanından gelen haykırışla herkesi sosyal medyada sarstı bir ânda. Bilmiyorum kaza ânını haberlerde izlemiş miydiniz? Feribota bindirmek için eliyle araç sahibine “gel” diye işaret veren görevli ve daha yükleme tamamlanmadan iskeleden ayrılan gemi kaptanı arasındaki koordinesizlik sonucunda arada kalan bir araba ve karanlık sulara gömülen yaşamlar, geride kalan dinmez feryâtlar... İlk bilirkişi raporunda tam da tahmin edildiği gibi kaptan yüzde 100 asli suçlu bulunmuştu. Ama sonra ne olduysa oldu ve ikinci bilirkişi raporunda kaptan yüzde 30 üstelik “tâli” suçlu bulunurken, kazada beş yaşındaki kızını ve anneannesini kaybeden Ebru Güleren Yılmaz, yüzde 45 kusurlu bulundu. Rapora göre, anne Ebru Güleren Yılmaz, kazayı önleyecek hareketleri yapacak kadar iyi bir sürücü olmadığı için suçluymuş.
Ey Adalet, bırak elindeki teraziyi bir kenâra da önce elini vicdanına koy! Beş yaşındaki kızı ellerinin arasından karanlık sularda yitip giden bir anneye, çektiği evlât acısı yetmez de bir de ona çocuğunun ölümünün suçunu yüklemek, adil midir! Anneye, yaşamına acılar içinde de olsa devam etmesi için psikolojik destek vermek yerine, “çocuğun öldü ama bu acı sana yetmez, ölümünden de sen sorumlusun” diye rapor vermek hangi vicdana sığar! Üstelik de “Kazayı önleyebilecek kadar iyi bir sürücü olmadığı” gerekçesiyle... Sorarım size!
- Kim, görevli tarafından feribota binerken, aniden gemi iskeleden ayrılınca suya düşmemek için nasıl bir manevra yapılması gerektiğini biliyor?
- Hangi sürücü kursunda böyle akıl almaz kazalara karşı eğitim veriliyor? Niye böyle bir şeyi sürücülerin bilmesi gerekiyor? Almanya’da Schumacher’in eğitim aldığı alanda “ileri sürücülük eğitimi” aldım, böyle bir pozisyon için çalıştırılmadım! Sabunlu sularda viraj aldım, aniden yola çıkabilecek bir araç karşısında manevra almak için çalıştırıldım. Ama, gemiye asılı kalan bir aracı kurtarma eğitimi almadım. Kimin aklına, denizin üzerinde birden aracınızın altından geminin çekileceği gelir ki, bunun eğitimi olsun! Ehliyet alabilme yeterliliğinde sorumlu tutulmayan bir durumun niye suçluluğu oluşsun?
- Görevli “bin” diyor, Kaptan gemiyi erken hareket ettiriyor. Ama kazada, feribota binen sürücü, kaptandan daha çok kusurlu bulunuyor! Vicdanı geçtim bu hangi akla ve denizcilik kuralına uyuyuyor? Neden sürücünün, feribotlar hakkında, kaptandan daha fazla bigi ve sorumluluk sahibi olması bekleniyor.
- Değil araçla, yaya olarak bile binerken gemi iskeleden ayrıldığında dengesini kaybedip suya düşenlere de “yeteri kadar yürüme konusunda tecrübe sahibi değilsin” mi deniyor?
- Gemi personelini savunurken, “çok yoğun çalışıyorlar o yüzden dikkatleri dağılıyor” gibi mesnetsiz bir savunma, neden personeli halkın güvenliğini tehdit eden şartlarda çalıştıran sorumlulara bir suç teşkil etmiyor?
- Bu ülkede çocukların başına ne gelirse hep anneler suçlanıyor! Günün sonunda mesele, “evinde otur, çocuğunu da dizinin dibinde tut bu ülke güvensiz” demeye geliyor!
Ben de bir anne olarak Adalet’e sesleniyorum! Bir elinde terazi, öbür elinde kılıç... O kılıç hep anneleri ve vicdanları kesiyor artık! O kılıç tutan elini, vicdanına koy birazcık!