Açtırmayın bayramlık ağzımı
Terör saldırılarında hayatını kaybeden sivillere şehit denmesi dezenformasyonun kuyruklusu.
Hani bilgisayara virüs girer de, tüm hafızayı ele geçirip, taşıdığı onca bilgiyi alt-üst eder ya, işte ülkemizin toplum bilincinin de virüsü var: "Dezenformasyon". Bu dezenformasyon illeti cehaletten bin beter... Ve tıpkı bir virüs gibi, kültürümüze, adetlerimize, deyişlerimize, kelimelerimize sinsice sızıyor ve tüm yaşam hafızamızı tehdit ediyor. Aslında şu "Dezenformasyon" kavramı için farklı bir kelime üretmemiz gerek. Her şeyden evvel kabul etmek gerekir ki çok uzak ve soğuk bir kelime ama inanın etkileri hepimize çok yakın. Şimdilik kısaca "bilgiyi çarpıtma" diyebiliriz. Kelimeleri başka bir yazı konusuna bırakıp, bizi en çok tahrip eden, kavramlardaki anlam çarpıtmalarına değinmek istiyorum. Uzun uzun anlatmaya gerek yok, işte size son örnek; Atatürk Havalimanı'ndaki saldırıda hayatını kaybeden insanlara "şehit" denmesi... Dezenformasyonun kuyruklusu bu olsa gerek! Saldırıda ölen polisler elbette şehittir ama yolcusu, görevlisi niye şehit olsun! 43 kişinin aynı ortamda yaşamını yitirip şehit olması için, havalimanına turistik amaçla uçağa binmeye değil, vatanı müdafaa için çarpışmaya gitmiş olmaları gerekir. Öyle lafın gelişi değil, özellikle her terör saldırısından sonra yaşamını yitirenlere "şehit" dendiğine dikkatinizi çekerim! Sakın hafife almayın! Bu, ülkemizde son yıllarda yaşanan ve son derece tehlikeli olan dezenformasyona en net örneklerdendir. Devlet büyüklerinin yaptığı gibi, ölenlerin, Şehitlik mertebesi ile Cennet'e gittikleri algısını yaratmak demek, olaydaki ihmalleri ve aslında şehit değil düpedüz kurban olan insanların katledilişindeki vahim hataları kapamak demektir. Pisi pisine bir ölümün vehametini hafifletmek için "Cennet" ödülünü kullanmak, "bin yıllık "şehit" anlayışını çarpıtarak, yerine yenisini getirmeye çalışmak, yani dezenformasyona uğratmak demektir. Yakında metro kazası olsa, ölenleri şehit ilan etmeye başlarız. Ve bunu öyle kanıksarız ki, bir zaman sonra "şehit değil, ihmal kurbanı" demeye kalkanları cehaletle suçlarız.
Birileri mağazaların önünde “Bomba var” diye bağırıyor, insanlar panik olup kaçıyor.
Terör-seviciler türedi
Gazete Vatan'da okudum geçtiğimiz günlerde, memleketin çeşitli noktalarında aynı olay yaşanmış; birileri çıkıp mağazaların önünde "bomba var" diye bağırıyormuş, insanlar da panik olup, kaçışıyormuş. Tabii, o kaosta çoğu müşteri de mağazalardan, ellerinde ödemedikleri mallarla dışarı fırlıyormuş. İç içe gecmiş suç ve terörize eylemler vukuu bulmaya başlamış yani! Hem, terör sevici bazı mahlukatların garip eğlence anlayışıyla karşı karşıyayız hem de yağmasever fırsatçılarla çepeçevre sarılmışız! Öyle ya, insan o panikle , ödemediği bir ürünle sokağa fırlayabilir elbette, ama kendine geldikten sonra elindekini mağazaya geri getirmiyorsa, bu düpedüz hırsızlıktır. Bursa ve Adana'dan sonra olayların devamı gelirse, mesele organize suça doğru gitmiş demektir. Mağaza önünde biri bağırır, suç ortakları içerden malları kaçırır! Hiçbir suçun doğru düzgün cezalandırılmadığı ülkemizde, böyle terör-sevicilerin yaptığı münasebetsiz şakalar cezasız kalırsa, olacağı o dur.