İMO, JFMO, JMO'dan deprem ile ilgili ortak basın açıklaması!
Jeoloji Mühendisleri Odası (JMO) Adana Şube Başkanı Mehmet Tatar, Jeofizik Mühendisleri Odası (JFMO) Adana Şube Başkanı Emin Pişkin ve İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Adana Şube Başkanı Hıdır Çak tarafından, 1 – 7 Mart Deprem haftası nedeniyle basın açıklaması yapıldı.
İMO, JFMO, JMO Adana Şubeleri Deprem Haftası dolayısıyla basın açıklaması yaptı.
Depremi afete çeviren, depreme dayanıklı olmayan yapılardır
Deprem önlemlerini de içeren basın açıklamasında şu sözler yer aldı:
“Ülkemizin yapı stokunda önemli oranda riskli yapı bulunmaktadır ve bu durum on yıllardır bilinip söylenmektedir. İlave olarak birkaç yılda bir çıkarılan imar aflarıyla riskli yapı stoku daha da şişirilmiştir.
Ayrıca her yıl 100 bin civarında yeni yapı inşa edilmektedir. Yeni yapılan bu yapıların sağlıklı ve güvenli olduğu konusunda hala kuşkular vardır. Çünkü tarımsal alanlara ve zemini sorunlu bölgelere yüksek katlı ve yüksek yoğunluklu imar izinleri verilmekte, emsal artışlarıyla kentler yoğunlaştırılmakta, mühendislik hizmetleri kağıt üzerinde kalmakta, yapı üretimi ve denetimi serbest piyasanın kuralsız kârlılık hesaplarına teslim edilmektedir.
17 Ağustos 1999 Gölcük depreminin milat olarak kabul edilmiş olmasına rağmen; aradan geçen 24 yıl sonra meydana gelen 6 Şubat depremlerinde, birçok ilimizde yüzbinlere binanın hasar görmesi, on binlerce vatandaşımızın hayatını kaybetmesi, yaralanması deprem gerçeğine ne denli hazırlıksız olduğumuzun acı bir göstergesi olmuştur.
İnsanların depreme dirençli konutlarda barınma sorunu yeterince karşılanmayınca, 6 Şubat depremlerinde; ülkenin yakın tarihinde görülmemiş bir yıkım ve can kaybı ile karşılaşılmıştır.
Evet, Şubat 2023 Depremlerinin tarihimizin en büyük depremlerinden biri olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Bu kadar büyük ve yaygın depremler karşısında kayıpları sıfıra indirmek belki mümkün olmayabilirdi, fakat ortaya çıkan yıkımın ve kayıpların böylesi dehşet verici seviyelerde olmasının önüne geçmek pekâlâ mümkündü.
6 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen yıkıcı deprem öncesinde AFAD tarafından hazırlanan İRAP (İl Afet Risk Azaltma Planı) raporunda depremin büyüklüğü ve oluşturacağı hasar yaklaşık olarak belirtilmiştir.
Bu gerçeklik, maalesef depremi bildiğimiz ama dikkate almadığımızın göstergesi olmuş ve ağır sonuçlar doğurmuştur.
Kentimiz de; Doğu Anadolu Fay zonu üzerinde ve ilimiz sınırlarına oldukça yakın bir mesafede meydana gelen, 6 Şubat depremlerinden ağır şekilde etkilenmiştir.
Adana, yakın çevresinde deprem üretme potansiyeli oldukça yüksek olan aktif faylarla kuşatılan bir ilimizdir. Karsantı-Karaisalı Fay zonu, Kozan Fay zonu, Göksu Fay zonu, Misis-Ceyhan Fay zonu, Karataş-Osmaniye Fay zonu, Yumurtalık Fay zonu, Savrun Fay zonu bunlardan başlıcalarıdır. Bu faylar sadece yakın geçmişte değil tarih boyunca yıkıcı depremler üretmişler ve gelecek zamanlarda da deprem üreteceklerdir.
Zamanını ve yerlerini tam olarak kestirmek mümkün olmasa da, bütün yaşanan depremlerin asıl kaynağının, dünyanın varoluşundan beri süren ve sürecek olan, magma içerisindeki konveksiyon döngüleri ve devamında levha hareketleri olduğu bilinmektedir.
Yerküremiz, yörüngesinde döndüğü sürece yaşanacak olan bu depremlerden korunmanın tek yolu, Yapı - Zemin İlişkisi iyi kurulmuş yapılar tasarlamaktır. Bu da ilgili mühendislik dallarının (Jeoloji – Jeofizik – İnşaat) senkronize çalışması ile mümkün olacaktır. Projesinden uygulamasına, mühendisinden, işçisine, herkesin görevini hatasız ve eksiksiz yaptığı yapılar depremden etkilense bile yıkılmayacaktır
Yapılması gereken, mevcut yapı stokumuzdaki riskleri tespit edip yenilemek veya güçlendirmek ve ayrıca yeni bir yapılaşma düzeni getirmektir. Binaların envanterinin çıkarılması ve her binaya ‘kimlik numarası’ verilerek durumlarının dijital ortamda kayıt altına alınmasının, bu önlemlerin hayata geçirilmesini sağlamakta oldukça büyük faydası olacağı açıktır.
Ayrıca Kentsel dönüşüm, kentsel yenileme planlamaları da deprem dirençli kentler açısından önem kazanmaktadır. Bu nedenle, Adana’da akamete uğramış olan kentsel dönüşüm çalışmaları gündeme alınmalıdır.
Yerinde dönüşümün sağlandığı, ekonomik, demografik, sosyal, kültürel, fiziksel ve tarihsel yapının korunduğu, depreme dayanıklı konutlar inşa edilerek, sosyal donatı alanları ile yeşil alanların sayısının arttırıldığı, alt yapının yeterli olduğu kentsel dönüşüm projeleri hayata geçirilmelidir.
Deprem Haftası dolayısıyla İnşaat, Jeofizik ve Jeoloji Mühendisleri Odası Adana Şubeleri olarak bir kez daha yinelemek isteriz ki; deprem doğal bir afet değildir, önlenemez bir doğa olayıdır. Bunu afete çeviren, depreme dayanıklı olmayan yapılardır.
Bugün artık bu gerçeklik, hemen her kesim tarafından kabul edilmiştir: Deprem değil; depreme dayanıksız binalar, yapılar öldürür.
Bu tespitin ardından yapılacak olan çok net ortadadır: Ülke yapı stokunun tamamımın deprem dirençli olmasını sağlamak!”