Hazine’nin bu yıl sözleşme yenilememe kararı aldığı Standard and Poor’s’a (S&P) Türk şirketleri de kapıyı gösteriyor. Özellikle yurtdışında tahvil ihraç eden şirketler, Hazine gibi S&P yerine Fitch ile çalışmayı tercih etmeye başladı. Türkiye’ye en düşük notu veren S&P’nin kaybı milyonlarca doları bulabilir.
Kredi derecelendirme kuruluşları yine gündemin üst sıralarına tırmandı. Piyasalar yeni bir not artışı olacağı beklentisiyle bu kış aylarında tam bir “bahar havası” yaşıyor. Genel beklenti not artışının Moody’s tarafından geleceği yönünde. Çünkü Moody’s’in yapacağı tek kademelik not artışı Türkiye’yi Fitch gibi “yatırım yapılabilir” seviyeye çıkaracak. Bir diğer uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu olan Standard and Poor’s (S&P) ise Türkiye’ye en düşük notu veren kurum durumunda. Şu an Türkiye’yi “yatırım yapılabilir” kategorisinin 2 kademe altından derecelendiren S&P’nin bu “cimri” davranışı Türkiye’de işlerin kendisi açısından çok da iyi gitmemesine yol açmışa benziyor.
İlk olarak Hazine Müsteşarlığı, 2013 yılında Fitch ve Moody’s ile sözleşme yapma kararı aldı. Oysa Hazine, bir önceki yıl S&P ve Moody’s ile çalışıyordu. Fitch ise Türkiye ile sözleşme olmaksızın not veriyordu.
Bu noktada şunu hatırlatmakta fayda var: Yurtdışı piyasalarda tahvil ihraçları yapan Hazine, bu piyasalardaki kurallar ve piyasa uygulamaları gereği en az 2 uluslararası derecelendirme kuruluşu tarafından not almak zorunda. Yabancı yatırımcılar, Hazine’nin ihraç ettiği tahvilleri almak için genel kabul görmüş büyüklükteki iki derecelendirme kuruluşunun verdiği notu baz alıyor.
Gelelim S&P için Türkiye’de iş yapmanın her geçen gün ne kadar zorlaştığı konusuna.
Türk Hazinesi’nin sözleşme yenilememesi S&P açısından ciddi bir gelir kaybına neden olmayacak. Çünkü derecelendirme kuruluşları, gelirlerinin büyük bölümünü özel sektöre verdikleri hizmetlerden elde ediyor. İşte bu noktada S&P için tehlike çanları çalmaya başladı.
Hazine’nin ardından Türk şirketleri de peş peşe S&P ile çalışmama kararı alıyor.
Örneğin geçen hafta yurtdışı piyasalarda TL cinsi tahvil ihracı için Bank of America, Merrill Lynch, Deutsche Bank, JP Morgan, Citi ve HSBC’ye yetki veren Akbank, ihraca konu olan tahvilleri için Moody’s ve Fitch’in not vermesini istedi. Akbank uzun yıllar S&P ve Moody’s ile çalışıyordu.
Türk şirketleri açısından bakıldığında da S&P dışındaki kurumlarla çalışmak mantıklı. Çünkü 2 derecelendirme kuruluşundan birinden “yatırım yapılabilir”, diğerinden de bunun 1 kademe altından notla tahvil ihracına çıkmak borçlanma maliyetleri üzerinde de olumlu etki sağlayacaktır.
Özyeğin, Rusları Türkiye ile tavlayacak
Rusya’daki operasyonunu gözlerden uzak bir şekilde büyüten bankacılık duayeni Hüsnü Özyeğin, 1.100 bankanın olduğu bir pazarda Credit Europe Bank’ı ilk 20 banka arasına sokmayı başardı.
Rusya’da otomobil kredilerinde yüzde 7.5 pazar payı ile beşinci sırada olan Credit Europe Bank, mevduat alanında da pazar payını artırmak için harekete geçti. Bankacılık duayeni Hüsnü Özyeğin, Rusya’daki bankası Credit Europe’a müşteri kazandırmak için inovatif bir kampanya başlattı.
Credit Europe Bank, Türk Hava Yolları (THY) ile yaptığı anlaşmayla, mevduat hesabı açan müşterilerini Türkiye’ye uçuruyor. 1997’de 5 şubeyle Rusya pazarına ‘Merhaba’ diyen Credit Europe Bank, 3.5 milyar dolarlık aktif büyüklüğe ulaşmış durumda.
S&P’nin kaybı milyonlarca dolar
Türk şirketlerinin son dönemde artan tahvil ihraçları derecelendirme kuruluşları için çok önemli bir gelir kapısı anlamına geliyor. Zaten S&P, bu tür ürünlere not vererek daha fazla pay alabilmek amacıyla Eylül 2011’de Türkiye’de ofis açma kararı almıştı. Ancak gelen son haberler işlerin S&P’nin istediği gibi ilerlemediğini gösteriyor. Peki S&P’nin iş alamaması şirkette ne kadarlık bir gelir kaybına neden olabilir?
İlk olarak Hazine’nin S&P’ye geçmiş yıllarda ödediği rakama bakalım. Hazine daha önce yaptığı açıklamada, son 5 yılda tüm kredi derecelendirme kuruluşlarına ödenen yıllık toplam ücretin, uluslararası tahvil piyasalarında gerçekleştirilen yıllık ortalama ihraç tutarının ortalama yüzbinde 6’sı ile 10’u arasında seyrettiğini belirtti. Buna göre, Hazine geçen yıl iki kredi derecelendirme kuruluşuna yaklaşık 400-650 bin dolar civarında bir tutar ödedi. Yani S&P, Hazine’den 2012’de yaklaşık 200-325 bin dolar aldı. Bu tutar küçük gözükse de notçular asıl parayı özel sektöre verdikleri hizmetlerden kazanıyor. Dolayısıyla derecelendirme kuruluşları Hazine’ye not vermenin getirdiği prestiji özel sektör tarafında kullanıyor. Son dönemde yurtdışında artan özel sektör tahvil ihraçları derecelendirme kuruluşlarının iştahını kabartıyor. Geçen yıl 10.5 milyar doları bankalar, 1.5 milyar doları da reel sektör şirketleri olmak üzere yurtdışına toplam 12 milyar dolarlık tahvil ihracı yapıldı. Kredi derecelendirme kuruluşlarının özel sektör tahvillerine de Hazine’ye uyguladıkları orandan not verdikleri düşünülürse geçen yılki kazançları 1 milyon 250 bin doları buluyor. Yani sadece tahvil ihraçlarından 2 milyon dolar kazanıyorlar. Buna bir de şirketlere teker teker verdikleri notlar eklendiğinde tutar çok ciddi boyutlara çıkıyor.
S&P’nin yaşadığı bu gelir kaybı not kararına etki eder mi? Bunu zaman gösterecek ama belki iki kademelik bir not artışı S&P açısından tersten esen rüzgarın yönünü değiştirebilir.
Türk şirketleri de S&P’yi yalnız bırakıyor
Haberin Devamı