Yunanistan’ın birbirinden meşhur parmak adaları

Halkidiki’nin güney ucunda bir elin parmaklarına benzeyen üç tane yarımada vardır: Kassandra, Sithonia ve Aynoroz

Haberin Devamı

Balkanların Ege denizine açıldığı yerde dağlık Halkidiki yarımadası adeta denize doğru akan karanın önünü keser. Halkidiki’nin güney ucunda bir elin parmaklarına benzeyen üç tane yarımada vardır: Kassandra, Sithonia ve Aynoroz. Bu üç parmak denize akan karanın önünü kesen Halkidiki’nin aksine, adeta önlerinde uzanan Ege denizinin lacivert sularındaki yüzlerce adayı işaret ederler.

En batıdaki Kassandra üç parmaktan güzellikten en az nasibini almış olanıdır. Yarım saat mesafedeki Selanikliler’in yaz aylarında denize gittikleri Kassandra uzun kumsallar ve yazlıklarla dolu fazla ilginç olmayan bir yarımadadır. Selanik ile Kassandra arasındaki buradan gidenlerin yerleştikleri Nea Moudania (Yeni Mudanya) ve hemen yanındaki Nea Triglia (Yeni Tirilye) gibi kasabaların kendileri değilse bile adları dikkatinizi çekebilir.

Cennet gİbİ bİr ada Sithonia

En doğudaki Aynoroz ise Bizans ve Osmanlı zamanında bile özerkliğini koruyabilmiş manastırlarla dolu sarp bir yarımadadır. Aynoroz’a kadınların girmesi yasak, erkeklerin girmesi ise özel izne (www.inathos.gr) tabiidir. 2003 metre yükseklikteki Athos dağının hakim olduğu bu yarımadada 20 kadar görkemli mimariye sahip manastırda bin 700 kadar keşiş yaşamaktadır. Aynaroz, Vourvourou yakınlarındaki Ornos Panagias veya yarımadanın kıstağındaki Ouranoupolis’den kalkan gemilerle gezilebilir.

Üç parmaktan en güzeline gelince, ortadaki Sithonia, yemyeşil çam ormanlarıyla kaplı tepeleri, çamların Karayipler’deki palmiyeler misali denizin içine kadar sarktığı dantel gibi koylarıyla Göcek’e benziyor. Buradaki bir marina ve modern otellerden oluşan Porto Carras (www.portocarras.com) ile Danai Beach Resort (www.danai-hotel-halkidiki.com) Yunanistan’ın en lüks otellerinin arasında yer alıyorlar. Sithonia’nın doğu sahilindeki Vourvourou’daki Ekies ise tam bir butik otel. Minimalist dizayn edilmiş odalarında Philippe Starck esintilerine kendi dizayn ettiği bazı parçalar eşlik ediyor. Cennet gibi bir koyda şık ve rahat odalar, kalmak için güzel bir otel. (www.ekies.gr)

Kaldığımız Vourvourou’nun sahilinde akşamüstü bir gezintiye çıkıp kıyıya dizili tavernaların arasından akşam yemeği için birisini seçmeye çalıştık. Aralarında en cazibi ismi en itici olanı oldu: Taverna Paris. Fransa’nın başkentinin isminin Halkidiki’deki bir tavernanın tabelasında ne işi var derken, restoranın akşamüstü 4 sularında bile dolu olduğunu gördük. Bir restoranın o saatte dolu olması iyiye işarettir. Meze tabakları ve uzo şişeleriyle süslü masalarda çardağın güneşten koruduğu müşteriler sohbetlerinin keyfini sürüyorlardı. Özendik, sonradan lakabının “Paris” olduğunu öğrendiğimiz patrona akşam için bir masa ayırttık. Paris yaşından beklenmeyecek bir çeviklikle bacağını dizinden bükerek bir tarafa doğru savurup “Harika, akşama canlı müzik ve sirtaki var” diye haykırdı.

Rebetİko etkİleyİcİ mezeler nefİs

Ekies’in plajında muhteşem bir gün batımının kan portakalı rengine çevirdiği denizi seyrettikten sonra, Paris’in, yani Paris tavernanın yolunu tuttuk. Sirtaki yoktu, ama buzuki ve gitar eşliğinde yanık sesiyle (mikrofonsuz) rebetiko söyleyen bir kadın şarkıcı vardı. Rebetiko, Yunanistan’ın “blues” müziğidir. Mübadelede Anadolu’yu terk etmek zorunda kalanların bu hiç alışamadıkları yeni yurtlarındaki acıları, hüzünleri anlatılır. Rebetiko çok etkileyici, mezeler nefisti. Yunanistan’daki tavernalarda kişi başı 20 avro ödediğimiz daha hiç olmamıştır. Burada da 4 kişi ödediğimiz 75 avro kadardı. Selahattin Duman’ın dediği ve benim tekrarlamaktan pek hoşlandığım gibi, “İnsan Yunanistan’da yemek yiyince kendisini sanki restorancıyı kazıklamış gibi hissediyor.”

Sithonia’ya Selanik çevre yolundan şehre girmeden “Halkidiki” tabelalarını izleyip gidebilirsiniz. Selanik’e kadar hiç gitmeyip, Kavala’dan sonra sahilden kıvrılarak Halkidiki tepelerine çıkan çok daha güzel manzaralı Stavros-Polygyros yolunu da tercih edebilirsiniz. İstanbul’dan sabah erken yola çıkarsanız, Selanik’e rahatlıkla akşamüstü varabilirsiniz. Yunan sınırını geçtikten sonra Gümülcine, İskeçe ve Kavala gibi oldukça iyi korunmuş eski Osmanlı şehirlerine zaman ayırırsanız tarihin sayfalarında eşsiz bir seyahat yapabilirsiniz.

DİĞER YENİ YAZILAR