Temmuz: Aix-en-Provence’ın ardındaki tepeler...
Marsilya çok güzel bir şehir. Şehre hakim olan bir katedral; artık liman olarak kullanılmayıp dev bir marinaya dönüştürülmüş, kıyılarına kaldırım cafe’leri ve restoranlar serpiştirilmiş Vieux Port, eski liman. Tam bir liman kenti, pazar sabahları eski limanın kıyısında hâlâ balık pazarı kuruluyor. Ve Temmuz’da gidin dememin asıl sebebi Marsilya’nın kuzeyindeki Aix-en-Provence ve ardındaki tepeleri bu ayda kaplayacak olan kilometrelerce lavanta tarlaları, dünyada görebileceğiniz en güzel manzaralardan biri!
Ağustos: Köpükten dalgaların renginde bir kumsal
Kefalonya bir Yunan adası, ama Ege denizinde değil, Yunanistan ile İtalya arasındaki İyon denizinde. Adanın kuzeyindeki Fiskardo bütün Akdeniz’in en havalı köylerinden birisi. Kefalonya’da dünyanın en güzel plajlarından birisi. Bunlardan Myrthos Beach iki dağın uçurumlarla denize döküldüğü yerde görebileceğiniz en güzel mavi ve türkuvaz tonlarında uzanıp giden bir deniz ve bembeyaz dalgaların sürekli dövdüğü köpükten dalgaların renginde bir kumsal.
Eylül: Akdeniz’in orta yerinde şövalyelerle tatil
Akdeniz’in neredeyse tam ortasındaki Malta adası eski bir İngiliz kolonisi. Adalarını Osmanlılara kaptıran Rodos şövalyeleri 16. yüzyılda buraya yerleşmişler. Başkent La Valetta’nın bazı kısımları hala o yüzyıllarda imiş gibi kayaların üstünde kaleler, taş konaklar ve aralarındaki dar sokaklarla insanı başka dünyalara götürüyor. Nüfusunun üç katından fazla turist çeken Malta, Eylül ayında hem denize girmek için yeterince sıcak, hem de zamana karşı direnen dağ köylerini gezmek için yeterince serin.
Ekim: En güzel sonbahar Paris’te yaşanır
Biliyorum, biraz sıradan bir öneri oldu, ama sonbaharın, yağmurun, sararıp dökülmeye başlayan yaprakların dünyada en yakıştığı şehir bence Paris’tir. Ekim ayında artık sıcaklar yerini serinliğe bırakmış olur, ama hala café’lerin kaldırımlara atılmış masalarında oturup şarabın tadını çıkarabilirsiniz. Sen Nehri’nin kıyılarıdan karşınıza Louvre’u alıp Notre Dame Kilisesi’ne kadar yapacağınız yürüyüşün sonbaharda keyfine doyum olmaz. Le Grand Colbert gibi bir brasserie’de akşam yemeği ise seyahatinizin bonusu olur.
Kasım: Balinalarla aynı kumsalı paylaşın
Ümit Burnu ile Cape Agulhas arasında sadece Afrika’nın değil, dünyanın en ilginç kasabalarından birisi bulunuyor: Hermanus. Burası iki uçsuz bucaksız kumsal arasındaki kayalıkların üzerinde kurulmuş bir kasaba ve dünyada balinaları karadan seyredebileceğiniz en iyi yerlerin başında geliyor. 50 ton ağırlığındaki balinalar güney yarımkürede kışın yerini ilkbahara bıraktığı aylarda, yani bizim sonbaharımızda, güney kutbu yakınlarından kuzeye doğru çiftleşmeye ve doğurmaya çıkıyorlar.
Aralık: Nürnberg’te görkemli bir noel pazarı
Aralık ayının başından itibaren Alman şehirlerinde noel pazarları kurulur. Bazılarında hediyelik eşyalar satılan, bazılarından mis gibi sosis ve Glühwein (sıcak şarap) kokuları yükselen küçük tahta kulübeler meydanları doldururlar. Almanya’daki noel pazarlarının en görklemlisi hala bir Orta Çağ şehri görüntüsündeki Nürnberg’te kurulanıdır.