Condé Nast dergisinin İngiltere baskısı en sevdiğim seyahat dergilerinin başında gelir. Derginin editörü Melinda Stevens bu ay ki yazısını "Bu sayımız tatiliniz nasıl geçti sorusuna sadece harikaydı demesini bilenler için" diye bitirmiş. Melinda tatil hikayelerinin çoğunun aslında boş olduğunu, size birisi "Tatilin nasıl geçti?" diye sorduğu zaman aslında pek umrunda olmadığı halde nezaketen veya lâf olsun diye sorduğunu çok güzel anlatıyor: "Onun için size sordukları zaman özellikle tatilde başınıza gelen aksilikleri anlatmayın. Bunu yaparsanız a) can sıkıcı, b) şımarık, c) şımarık ve can sıkıcı bir insan olursunuz. Siz tatildeyken yağmur yağmış olması veya odanızın internette göründüğünden daha küçük çıkmış olması kimin umrunda ki? Tatildeydiniz, keyfini çıkarsaydınız."
Tatilde olsun, yemekte olsun, keyfini çıkarmaktan çok şikayet etmekten hoşlanan ne kadar çok insan olduğunun farkında mısınız? Örneğin bir restorana gittiniz. Aynı bazı tatillerde olduğu gibi bazı şeyler tam istediğiniz gibi gitmeyebilir. Çok beğendiğimiz, çok iyi vakit geçirdiğimiz bazı şehirler, restoranlar ikinci gidişimizde aynı keyfi vermeyebilirler. Ama unutmamamız gereken bir şey seyahatlerimizden, yediklerimizden içtiklerimizden tat almamızı sağlayan sadece gittiğimiz yerler, yemekler ve içkiler değil, aynı zamanda beraber olduğumuz arkadaşlarımız, hatta o an ki ruh halimizdir.
Hesaba takmayın
Otellerde en çok şikayet edilen şarap fiyatlarıdır. İçilen şarabın, marketteki fiyatın biraz üstünde olmasını isteriz ve üç katı olduğunu görünce içimizde bir isyan çıkıveririr. İyi bir lokasyondaki restoranda şaraba ödenen paranın dörtte biri kira olarak ev sahibinin cebine gider. Maaş, vergi, diğer giderler ve restoranın kârı, o şişenin içindeki şarabın fiyatından paylarını alır. Yani bu hesapları yapacağımıza yemeğin, içkinin arkadaşların keyfini çıkaralım. Bir İngiliz şarap yazarının tespiti gibi, her gittiğimiz maç da tuttuğumuz takımın 4-3 galibiyetiyle bitmiyor, bazen 1-0'lık bir skor ile de tatmin olabiliyoruz. 0-0 biten bir maçtan sonra da "Para verip bir gol bile göremeyeceksem bir daha maça gitmem" demiyoruz.