Sosyalizmin son barları...

88 yıldır sosyalizmin kalesi Küba'yı ziyaret eden görevdeki ilk ABD Başkanı olan Barack Obama adaya değişimi getirecek mi bilinmez, ama özellikle Havana’nın barları tıpkı geçmişteki gibi turistlerin gözdesi olacak

ABD Başkanı Barack Obama geçen hafta Havana’ya gittikten sonra Küba meraklılarında bir telaş başladı: Aman Amerika ambargoyu tam kaldırmadan gideceksek gidelim, sonra Küba çok bozulacak. Amerika’nın Küba ile ilgili planlarını bilmem ama otelleriyle, restoranlarıyla oraya gidip bu nevi şahsına münhasır ülkeyi bozacaklarını doğrusu pek sanmıyorum. Eski Havana koloniyal mimari mirasıyla muhtemelen iyi bir şekilde korunacak ve oraya giden turistler şehrin keyfini çıkarmakla kalmayıp, daha iyi otellerde kalabilecekler.

Sosyalizmin son barları...

Bir zamanlar romla yapılan en az 100 kokteyli ezbere yapamayanları “cantinero”, yani barmen saymazlardı.

Tropikal kokteller

Havana’nın Amerikalılar ile aşk ilişkisi aslında çok eskilere dayanır. 19. yüzyılda bile birçok Amerikan Başkanı sömürgeci İspanyollar çekildiği zaman Küba’nın bağımsız bir devlet olmaktansa Amerikan bayrağının yıldızlarının arasına katılması gerektiğini açıkça söylemiştir. Daha sonra 1920’li yıllarda Amerika’da içki yasağı varken Havana zengin Amerikalıların çok rağbet ettiği bir şehir oldu. Görkemli koloniyal binalarda lüks oteller, müzikholler, çok sayıda bar şehri tam bir müzik ve yeme içme cenneti haline getirmişlerdi. Amerikalılar Havana barlarında rom ile yapılan tropikal kokteyllerle tanışmışlardı. O yıllardaki Havana barlarında öyle bir kokteyl zenginliği vardı ki, romla yapılan en az 100 kokteyli ezbere yapamayanları “cantinero”, yani barmen saymazlardı. Ama bu Mojito, Daiquiri ve Pina Colada’ların uçuştuğu dünya 1959 yılında Fidel Castro ve arkadaşlarının diktatör Batistuda’yı devirmesi ile son buldu.

Haberin Devamı

Hemingway’in favorisi

Bugünkü Havana o zamanla karşılaştırılırsa oldukça sakin bir şehir olmalı. En iyi barların hâlâ La Floridita ve La Bodeguita olduğu söyleniyor. Dünyanın gelmiş geçmiş en iyi bar müdavimlerinin başında gelen Ernest Hemingway bu iki barı da pek severmiş. Gerçi üstadın hayatını inceleyecek olursanız, neredeyse dünyada uğramadığı bar, içmediği içki kalmadığını düşünürsünüz. Singapur’daki kolonyal dönemden kalma Raffles Oteli’nin Long Bar’ı, Kenya’nın başkenti Nairobi’deki Norfolk Oteli’nin barı, Cape Town’daki Mount Nelson otelinin barı, Venedik’teki efsanevi Harry’s Bar, hepsi Ernest Hemingway’in susuzluğunu gidermek için tercih edip müdavimi olduğu mekanlar. Havana’dayken ise tek bir barı tercih etmeyip, içeceği içkiye göre, Mojito içeceği zaman La Bodeguita’nın, Daiquiri içeceği zaman ise El Floridita’nın kapısından içeriye girip kendisini rom dünyasının kollarına bırakmış. Havana’nın bu iki ünlü barı her Havana yolcusunun hala uğraması şart olan mekanlardır. Bunlardan daha mütevazı olan La Bodeguita’da Hemingway’in kendi el yazısı olduğu iddia edilen “La Bodeguita’da Mojito’m, El Floridita’da Daiquiri’m” yazısı hâlâ duvarda asılıdır.

Haberin Devamı

Zamana direniyorlar

Havana’daki Mojito ve Daiquiri’lerin 20. yüzyılın ilk yarısındakiler kadar lezzetli olduklarını söylemek zor. Ne de olsa o yılların “cantinero”ları artık ya çok çok yaşlılar, ya da yoklar. Havana’nın Amerikan turistlere kapılarını tekrar açınca yeme içme konusunda çok zenginleşeceğini söylemek için kâhin olmaya gerek yok. Yeter ki La Bodeguita del Medio’nun 1942’den beri zamana karşı direnen o harika salaş haline, bir de Havana sokaklarındaki 1950’lerden kalma rengârenk Amerikan arabalarına dokunmasınlar...

Haberin Devamı
DİĞER YENİ YAZILAR