Sıcak yaz günlerinin kokteylleri

Bazı denizlerin renkleri kendilerine hastır, o kadar güzel olurlar ki, nereye giderseniz gidin, aynı rengi başka bir denizde göremezsiniz...

Haberin Devamı

Örneğin Ege denizinin lacivert rengini başka hiçbir denizde bulamazsınız, zaten bulmak da istemezsiniz. Turkuvaz rengi sulara gelince, onu da Karayip denizinde olduğu haliyle hiçbir denizde bulamazsınız. Bu iki deniz zaten başka denizlere benzemezler, etraflarındaki coğrafyayla, halklarla bütünleşmişlerdir. Ege denizinde o derin lacivert, meze sofralarıyla, rakı ve uzoyla, eşsiz müzikle bütünleşir ve o laciverdi başka bir denize yakıştırmazsınız. Karayipler’de de bembeyaz dalgaların dövdüğü kumsalda, palmiyenin altında oturup reggae müziğinin eşliğinde romunuzu yudumlarsanız ve o açıkta gördüğünüz turkuvaz rengi başka hiçbir denize yakıştırmazsınız.
Başta Küba olmak üzere Karayip adaları ve romlarının tadını en çok çıkarmış kişilerin başında Ernest Hemingway gelir. Gerçi üstat nasıl zaman bulduysa dünyanın en önemli barlarının neredeyse hepsine uğramış, romanlarını bile barlarda yazmıştır. Havana’nın en ünlü barlarından El Floridita ile daha mütevazı rakibi La Bodeguita arasındaki rekabet Hemingway’in hangi barda ne içmeyi tercih ettiğini vurgulamaya kadar gitmiştir. La Bodeguita’nın duvarında Hemingway’in kendi el yazısı ile yazdığı iddia edilen “La Bodeguita’da Mojito’m, El Floridita’da Daiquiri’m” yazısı aradan geçen bunca yıla rağmen hala asılıdır.

Jamaika’daki teneke duvarlı Barlar
İstanbul barlarında sadece son birkaç yıldır moda olmayı başaran Mojito ile bizim barmenlerimizin pek itibar etmedikleri Daiquiri’nin tarihleri Ernest Hemingway’den de öncesine, 19. yüzyılın sonlarına dayanır. Küba’da diğer Karayip adalarında olduğu gibi rom çok ciddiye alınır. Dünyanın en güzel kokteylleri rom ile yapılır ve Küba da bir kokteyl cennetidir. Havana’daki El Floridita gibi önemli barların “cantinero” adı verilen barmenleri en az 100 kokteyli ezbere bilmedikleri takdirde küçük görülür, pek barmenden sayılmazlar.
Diğer adalara gelince ki, rom denilince akla Martinik ile birlikte Jamaika, Barbados ve Trinidad gelir, oralarda rom tam bir halk içkisidir. Barbadoslular 200 bin nüfuslu adalarında bin tane rom barı olmasıyla övünürler. Halkın yüzde 65 gibi çok yüksek bir oranının içki içtiği Jamaika’da ise her üç kişiye bir bar düştüğü söylenir. Bunların çoğu önlerinde küçük bir veranda olan teneke barakalardır. Teneke duvarlardan içeriye bakarsanız küçücük mekanın neredeyse hepsini kaplayan bir bar görürsünüz. İçeride değil oturacak, ayakta duracak yerin bile olmamasına aldırmazlar. Sayıları bu kadar çok olduğu için içki ruhsatı almak diye bir problemleri yoktur. Bazıları derme çatma barlarının girişine koydukları üzerinde “bu işletmeye içki ruhsatı almaya niyetim var” yazan tabelaları yeterli görürler.
Barların verandaları ilk bakışta yaşları belli olmayan, ama sanki ezelden beri orada oturuyorlarmış gibi duran adamlarla doludur. Çoğu konuşmadan boşluğa doğru bakar. Konuştukları zaman ise, Jamaika veya Barbados fark etmez, konu kriket veya politikadır. Ama her halükarda ellerinde yüzlerindeki ifadeden kaçıncısı olduğunu belli etmedikleri bir kadeh rom vardır. İçtikleri genellikle sek veya içindeki buzlar eridiği için sek gibi duran yüksek alkollü romlardır. Ya da atalarının şeker kamışı veya kahve plantasyonlarında kölelik yaptıkları devirlerden kalan bir içki, bir gelenek olan “plantasyon pançı”, yani Planter’s Punch içerler.

Kölelik döneminden kalma içki “Planter’s Punch”
Planter’s Punch’ın 200 yıl öncesine dayanan orijinal tarifi 1 ölçek ekşi (lime suyu), 2 ölçek tatlı (şeker şurubu), 3 ölçek sert (rom) ve 4 ölçek hafif (su) olarak anlatılır. Punch bu dörtlünün dışında içine bazı baharatlar da atıldığı için adını (tavlacı okurlarım “pencü se” den hatırlayacaklardır) Farsça “penç”, yani 5 sayısından almıştır. Günlerimizde bazen içine tropikal meyve suları katılıyorsa da orijinal tarifine sadık kalmakta yarar vardır. Lime (veya limon) suyu ile şeker şurubunun oranlarıyla ağız tadınıza göre oynayabilirsiniz. Ben eşite yakın kullanmayı tercih ederim; David Embury ise “The Fine Art of Mixing Drinks” (İçki karıştırma sanatı) adlı kitabında tatlıyı 1, ekşiyi ise 2 ölçek kullanmayı önermiş. Rom “black” diye bilinen koyu renkli bir rom (hiç değilse beyaz rom ile yarı yarıya) olmalıdır. Su yerine buz kullanmanız ise sıcak bir yaz günü içeceğiniz kokteylinizin buz gibi olmasını sağlayacaktır. Karıştırdığınız içkiyi uzun bir bardağa koyduktan sonra baharat niyetine dört beş damla Angostura Bitters eklemeyi de unutmayın. Bob Marley’den bir şarkı koyduktan sonra Planter’s Punch’ınızdan bir yudum almaya hazırsınız demektir. Gözlerinizi kapatıp palmiyelerin turkuvaz denize sarktığı kumsalı görmek, dalgaların sesini duymak artık hayal gücünüze kalmıştır, o konuda bir şey yapamayacağım.

DİĞER YENİ YAZILAR