Fransızlar “Bir bağdan şarap yapabilmek için en az beş yıl, iyi şarap yapabilmek için ise en az on yıl gerekir” der. İki okul arkadaşının, Ahmet Kutman ile Güven Nil’in Saroz’da Cabernet Sauvignon ve Merlot gibi soylu üzümlerden olaşan bağları dikmelerinin üzerinden neredeyse yirmi yıl geçti. Sarafin adını verdikleri bu bağların şaraplarından Cabernet Sauvignon’un ilk rekoltesi 1996, Merlot’nun ise 2000 olmuştu. Bağlar aradan geçen yıllardan sonra Fransızların tabiriyle “iyi” şarap yapabilecek üzümler vermeye başladı, başka bir deyişle Sarafin’ler kemale erdi.
Ahmet Kutman birkaç sene önceki bir Sarafin tadımında “Sarafin Cabernet’ler ancak 2000 yılında gerçek Cabernet oldu” demişti. Bir Shiraz tutkunu olan bu satırların yazarının “Bu şaraplar iyi de, Sarafin Shiraz ne zaman çıkacak” sorusuna ise her zamanki sakinliğiyle “Daha var” demekle yetinmişti. Shiraz ısrarım devam etti: 2002 yılında Sarafin Fume Blanc çıktığında “Galiba Shiraz için daha iki yıl kadar beklememiz gerekecek” diye yazmışım. Aradan üç beş tane iki yıl geçti, Doluca’nın Karma olsun, DLC olsun, her yeni ürün tanıtımında “Sarafin Shiraz ne zaman çıkacak” diye sormaya devam ettim. Ve nihayet tam şarap tadımlarındaki arkadaşım Mehmet Yalçın “Shiraz’ı senin dırdırını kesmek için çıkaracaklar” derken, geçen hafta masamın üstünde artık beklemekten vazgeçmek üzere olduğum şişeyi gördüm. Sibel Kutman, ilk Sarafin Shiraz şişelerinden, hem de iki şişe yollamıştı.
Beklemenize fazlasıyla değecek
Şiraz üzümünün adından dolayı İran’dan geldiği tahmin edilmektedir. Ben Ömer Hayyam’ın muhteşem rubailerinde eksik olmayan şarabın hep Şiraz olduğunu hayal etmişimdir. Ama kökeni neresi olursa olsun, bu üzümün şarabını meşhur eden sonradan anayurt olarak bellediği Rhone nehrinin kıyılarıdır. Fransızların Syrah adını verdikleri bu şaraplar tahrik edici parfüm kokularıyla her şarapseveri mest eder. Shiraz olarak tanındığı yeni dünya ülkelerinden özellikle Avustralya’da da çok güçlü şaraplar verir. Avustralya’nın en ünlü şarabı Grange dünyanın en “büyük” şaraplarından birisidir ve Shiraz’ın doğru işlendiği zaman nelere kadir olabileceğinin muhteşem bir örneğidir.
Türkiye’de Shiraz’ın tarihi daha çok yeni, yirmi yıl bile değil, onun için daha bir Grange beklemek haksızlık olur. Pamukkale’nin Şiraz denemeleri Sevilen’in oldukça iddialı Centum’u izlemişti. Şimdi de masada karşılıklı bakıştığımız Sarafin ile tanışmak üzereydik. Bazı şarapları onu sizin kadar takdir ettiğini bildiğiniz arkadaşlarınızla paylaşmak daha doğrudur. Onun için Shiraz sevdiğini bildiğim Mehmet Yaşin’i yanıma alıp şişeyi açtık ve çok konuşmadan şaraplarımızı yudumladık. Bu kadar yıldır beklediğim şarap ikimizi de çok memnun bıraktı. Sarafin Shiraz şişelenmeden 12 ay meşe fıçılarda “yıllanıyor”. Şarap fıçıdan alması gerekeni alırken, fıçının tadına hakim olmasına izin vermemiş. İyi bir Shiraz’ın olması gerektiği gibi dolgun, baharlı, güçlü bir şarap. Avustralya’nın iyi Shiraz’larında olduğu gibi baharların arasından yükselen meyvemsi kokular biraz sonra yudumlayacağınız şarabın lezzeti ile ilgili ipuçlarını hemen veriyor. Rahat içimli, karakterinden ödün vermemiş lezzetli bir şarap.
Bu yazıyı okuyup bir şişe Sarafin Shiraz alayım derseniz, acele etmeyin, çünkü şaraplar daha dinlenmeye devam ettikleri için piyasaya birkaç ay sonra verilecek. Ama naçizane fikrimi sorarsanız, beklemenize fazlasıyla değecek.
Sarafin Shiraz’ı sonunda tattım
Haberin Devamı