Yunan Adaları ve bizim tatil yerlerimizin kıyaslanması son günlerin hit tartışması... Yunanistan’da fiyatların çok, ama çok daha makul olduğunu tekrarlamaya gerek yok.
On yıl kadar önceydi. Taşoz adasının limanında bir tavernada oturmuş uzolarımızı, mezelerimizi söylemiştik. Biraz sonra masamız birbirinden lezzetli mezelerle donanmıştı: Melitzana salata, taramasalata, tzaziki, ğiğantes. Yunanistan’da patlıcan salatasını sanki bir daha güzel yapıyorlar. Salataya bakınca patlıcanın çekirdeklerini görüyor, patlıcan yediğinizi sanki daha çok anlıyorsunuz. Tarama bizim meyhanelerimizde pek kalmadı, cacıkları ise daha yoğun, yoğurdu bizim kebapçılarımızdaki süzme yoğurt kıvamında ağzınızı sıvıyor. Ğiğantes, yani bomba fasülye pilakileri ise istisnaler hariç ılık ve unutulmaz lezzette oluyor. Taşoz’daki tavernada arkadaşlarımızla dört kişiydik. Mezelerimizden sonra kalamar, ahtapot, kızartma papalinalar ve suflaki yedik. Bir şişe uzo istediğimizde garson bize bakıp “Bir küçük getireyim bitiremezsiniz” diye itiraz etmişti.
Cüzdana darbe yok
Yemek bittiğinde eşlerimizle beraber masanın hakkını vermiş, uzoyu bitirmiş hesabı istemiştik. Garson hesapla birlikte bir küçük uzo daha getirmiş “bitirebileceğinizi sanmamıştık, bu da bizden” diye gülmüştü. Bizim gülme sıramız ise hesabı görünce gelmişti. Bu mükellef sofraya gelen hesap sadece 38 avroydu. Aramızda bu hesaba ne bahşiş vermek doğru olur diye konuştuğumuzu hatırlıyorum. Aradan geçen yıllarda onlarca defa Yunan adalarına gittik. Dört kişi veya altı kişi bir tavernada 100 avroyu geçen bir hesap ödediğimiz hatırlamam. Son haftalarda basında bizim sahillerimizdeki restoranlarla adalardaki tavernaların fiyatları ve yemek kaliteleri tartışılmaya başlandı. Ben bu konudaki fikrimi Yunan adalarıyla ilgili yazılarımda defalarca okurlarımla paylaştım.
Yunanistan’da fiyatların çok, ama çok daha makul olduğunu tekrarlamaya gerek yok. Kaliteye gelince, adalarda salaş ama temiz (ki bu çok önemli) tavernalara rastlamak çok zor değil. Çoğu aile işletmesi, sıcak bir atmosfer ve samimi bir servis. Tamam, mezeleri masaya hemen yığıyor, bazen tabakları önünüze atıyor olabilirler. Bazı yemekler de tam istediğiniz gibi olmayabilir. Ama ayaklarınız kuma basıyor, hasır şemsiyeler altında, mavi tahta sandalyelerde oturuyorsunuz, önünüzde Ege’nin lacivert suları uzanıyor... Bu durumda zaten istediğiniz lüks bir servis olmuyor ki; bütün istediğiniz güzel, lezzetli bir yemek ve sonunda cüzdanınıza ve tatil planlarınıza darbe vurmayacak bir hesap. Bu satırları yazarken Sakız adasındaki Komi plajında kumsalın hemen yanıbaşındaki bir tavernada bir masada oturuyorum. Ayaklarım kuma değiyor, birkaç adım ötemde Ege’nin güneşin altında parıldayan sularının serinliği bekliyor. Yıllar boyunca geldiğim adalarda şimdiye kadar Türk olduğumuz için bir kere bile kötü muamele görmediğimizi de eklemeliyim.
Bu arada bizim altı kişilik uzo ve meze sofrasının hesabı da geldi. Sadece 96 avro, yani kişi başına 16 avro! Bizim sahillere yakın adalar, bu pahalılık bulaşıcı mıdır nedir, biraz daha pahalılaşmaya başlıyorlar galiba...
Ama gene de sevgili arkadaşım Selahattin Duman’ın söylediği gibi hâlâ “Yunanistan’da yemek yediği zaman insan kendisini restorancıyı kazıklamış gibi hissediyor.”