Pera Palas"ın 85 yıllık mönüsü güzel bir deneyimdi

Tepebaşı´nda bu aralar çok şey oluyor

Haberin Devamı

Kaiser Wilhelm, Berlin’de yeni açılan Adlon Oteli"ni gezdikten sonra hayranlığı yüzünden okunuyordu. Her odada sıcak su vardı, Almanya’nın güçlü imparatoru her odadaki muslukları gerçekten sıcak su akıyor mu diye kontrol ettikten sonra lobiye döndü. Kaiser yeni bir oyuncak görmüş çocuk kadar heyecanlıydı, otelin sahibi Lorenz Adlon’un elini hararetle sıktı: "Sevgili Lorenz, senin otelin benim sarayımdan da daha lüks olmuş, benim sarayım soğuk ve devamlı kurander var." Kaiser Wilhelm büyük savaşa kadar her fırsatta Adlon’a gitmeye, çoğu seferinde de sarayında musluklardan sıcak su akmadığı için bir banyo almaya devam etti.
Yirminci yüzyılın ilk yıllarıydı, Avrupa’nın üzerinde savaşın kara bulutları yavaş yavaş belirmeye başlamıştı, ama yaşlı kıta lüks tüketimde de sınır tanımıyordu. Artık tarih sahnesinden çekilmek üzere olan imparatorlukların başkentlerinde birbirinden iddialı oteller açılıyordu. İşte o yıllarda başka bir imparatorluk başkentinde, İstanbul’da da Orient Express yolcularına hizmet versin diye bir lüks otel açılmıştı. Pera Palas yüz yıllık yaşamında, aralarında Agatha Christie, Mata Hari, Alfred Hitchcock, Jackie Onasis, İngiltere kralı VIII. Edward ve tabii ki Mustafa Kemal gibi tarihin sayfalarında yer alan kişilere ev sahipliği yaptı.
Ernst Hemingway’in bile otelin ünlü Orient Bar’ın da içki içtiği söyleniyor, ama üstadın dünyada sadece birkaç duble için olsun veya müdavimlik olsun, dünyada gitmediği ünlü otel barı olmadığı için onu pek saymasak da olur. Gerçi o yıllarda, yani Osmanlı İmparatorluğu’nuın üzerine güneşin batmakta olduğu yirminci yüzyılın ilk yirmi yılında İstanbul’da oldukça hareketli bir gece hayatı varmış. Pera Palas’ın bulunduğu Meşrutiyet Caddesi ve İstiklal Caddesi’nde lüks restoranlar ve Münih, Prag gibi ünlü bira şehirlerinin biralarının fıçıdan servis edildiği birahaneler varmış. Meşrutiyet Caddesi’nde insanlar kaldırımlarda oturup biralarını yudumlarlarmış.

Tepebaşı’nda bu aralar çok şey oluyor

Neyse, lafı uzatmayalım, Pera Palas uzun süren bir restorasyon döneminden sonra geçen yıl tekrar kapılarını açtı ve birçok davete sahne olmaya başladı. Pera Palas’ın şefi Maximilian Thomae sanatını yıllardır icra ettiği ülkemizde sayısız şef yetiştirmiştir. Alman sefaretinin Tarabya’daki köşkünün bahçesinde Augustinerbrau biraları eşliğinde verdiği Bavyera ziyafeti hâlâ hafızamda, daha doğrusu damağımdadır. Geçen ay ise Mutfak Dostları Gala Yemeği’nde kendisini fazlasıyla gösterme fırsatını bulmuş. Muhtar Katırcıoğlu, Pera Palas’ın 1925 yılbaşı yemeğinin mönüsünü bulmuş ve Max’ın önüne koymuş “Bizim gala yemeğimizde bunu yap” diye. O da yapmış, hem de nasıl. Maximilian Thomae, Mutfak Dostları yemeğinde Figen Batur ile ikimize aynı anda "iyi bir konsomeyi ne kadar özlemişiz" dedirten kereviz ile lezzetlendirilmiş dana konsome ve deniz tarağı kabuğu içinde kardinal soslu deniz ürünleri ragu ile gene zirveye vurmuştu. İlginç bir gala yemeği, güzel bir deneyimdi.
Pera Palas’ın kapılarından çıkıp kendinizi dışarıya atacak olursanız, Tepebaşı’nda bu aralar çok şey oluyor. Pera Palas’ın çaprazında Asmalımescit’in girişinde çok başarılı bir şekilde restore edilmiş tarihi bir binada Palazzo Donizetti oteli ışıl ışıl yükseliyor. Şişhane’ye doğru yürürseniz, son günlerde çok gözde olan Bird, Da Vittorio, Pera Thai ve Spoil gibi iddialı restoranların önünden geçersiniz.
Farklı zamanlarda hepsine gitmenizi öneririm. Palazzo Donizetti’nin altındaki The North Shield Pub’dan Asmalımescit’e girerseniz ilk köşede Brasserie La Brise, hemen karşısında Ece Aksoy, yanındaki sokakta Off Pera ve tabii ki Asmalımescit’in sırasıyla Yakup, Asmalı Cavit, Gurme Boncuk ve Refik gibi şehrin artık klasikleşmiş meyhaneleri karşınıza çıkarlar. Bir de tabii ki Marmara Pera Oteli"nin tepesindeki dünyanın en güzel (şehir) manzaralı restoranı olan Mikla’yı unutmamak gerekir.
Tepebaşı"ndan Berlin’e dönecek olursak, Adlon, Kaise Wilhelm tahttan çekilip Hollanda’ya sürgüne gittikten sonra da Almanya’nın başkentinin en önemli adresi olmaya, kralları, devlet başkanlarını ağırlamaya devam etti. İkinci Dünya Savaşı’nda Rusların bombardımanına dayandı, ama Berlin’in işgalinin ilk günlerinde bilinmeyen bir nedenle yandı.
Aynı yerde tekrar inşa edildiğinden beri Berlin’in en lüks oteli olmaya devam ediyor.

DİĞER YENİ YAZILAR