Gazeteci Mark Mill-Weber'in "Mint Juleps with Teddy Roosevelt: The Complete History of Presidential Drinking" (Amerikan Başkanları'nın İçki İçme Tarihi) kitabında anlatıldığına göre Amerikan başkanlarının çoğunun içkiyle araları pek bir iyiymiş.
ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger telefon ahizesini eline aldığında canı sıkkındı. Beyaz Saray'ın ünlü teyp kayıtlarına yakalanan olaya göre hattın öbür ucunda devrin İngiltere Başbakanı Edward Heath vardı. Heath, Richard Nixon ile 1973 Arap-İsrail Savaşı hakkında görüşmek istiyordu. Kissinger derin bir nefes aldıktan sonra "Acaba daha sonra arayabilir misiniz" diye sordu: "Başkan biraz sarhoş da!"
Şimdiki Başkan Barrack Obama'nın bildiğim kadarıyla içkiyle arası arada bir içtiği bira ile sınırlı. Doksanlı yılların efsane başkanı Bill Clinton, İngiltere veya İrlanda ziyaretlerinde sık sık bir pub'da elinde bir bira bardağı, birasını yudumlarken görüntülenirdi. Obama da bu konuda Clinton'a benziyor denilebilir, çünkü o da zaman zaman elinde bira bardağıyla tipik bir pub müşterisi havasında poz vermeyi seviyor. Clinton ile Obama arasındaki Başkan George Bush içki kullanma hakkını gençlik yıllarında tedavi görecek kadar abartılı kullanmış olduğu için Beyaz Saray'daki sekiz yılında hiç içki içmedi.
Ama eskilere bakacak olursak, gazeteci Mark Mill-Weber'in "Mint Juleps with Teddy Roosevelt: The Complete History of Presidential Drinking" (Amerikan Başkanları'nın İçki İçme Tarihi) kitabında detaylı şekilde anlatıldığına göre Amerikan başkanlarının büyük çoğunluğunun içkiyle araları pek bir iyiymiş. İlk başkan George Washington çiftliğinde kendi viskisini damıtırmış ve kendisi bol miktarda içtiği gibi kalanını da satarmış. Washington yemin töreninden sonraki kutlamalarda rom bulundurulması ve en azından bir fıçı romun da romları hala çok ünlü olan Barbados adasından getirilmesi konusunda ısrarcı olmuş.
“Eski bir Başkan içmekten başka ne yapabilir?”
19. yüzyılın başkanlarından Franklin Pierce 65 yaşında sirozdan ölene kadar her türlü içkiden bol miktarda içiyormuş. Demokrat Parti kendisini 1856 seçimlerinde aday göstermeyince "Eski bir ABD Başkanı oturup içki içmekten başka ne yapabilir ki?" diye söylenmiş. Sonra Abraham Lincoln başkan olmuş. Lincoln'un içki ile arası hiç yoktu. İçki içmediği gibi içenlerden de hoşlanmazdı. Kitaba adını veren Teddy Roosevelt başkanlık konutunu beyaza boyatıp White House olmasını sağlayan başkandır. Tenis oynamayı çok seven Başkan bütün kabineyi Beyaz Saray bahçesine çağırıp nane, şeker ve viskiden yapılan Mint Julep ikram edip, bakanlarla tenis oynarmış. Başka spor sever Başkan, Warren Harding, başkanlığı yirmili yıllarda Amerika'daki içki yasağına rastladığı halde golf çantasına bir şişe viski koyup vuruşlarından önce bir yudum alırmış. Aynı yılların başkanlarından Herbert Hoover ise o kadar şanslı değildi ki muhteşem şarap koleksiyonu karısı tarafından içki yasağı var bahanesiyle şişe şişe teker teker lavaboya dökülmüş.
‘Martini güzeldi ama şimdi bir viski alayım lütfen!’
Churchill'in ikinci dünya savaşı yıllarında Roosevelt'in hazırladığı Martini'leri tuvalete gitme bahanesiyle orada döktükten sonra boş kadehiyle Başkan'ın yanına dönüp "Martini çok güzeldi Mr President, ama ben şimdi bir viski alayım lütfen" dediği rivayet olunur. Kennedy'e gelince, yakışıklı başkan o yıllarda Bloody Mary gibi moda olan içkilere düşkündü. Yazıya Nixon ile başladık, Nixon ile bitirelim. Chateau Lafite Rotschild'in çok pahalı şaraplarını seven Başkan, Beyaz Saray'daki davetlerde kendi şarabını içerken misafirlerine anlaşılmasın diye peçeteye sarılı şişelerde orta karar bir şarap ikram ederdi. Ne diyeyim, adam hilesiz hiç bir şey yapamıyormuş!