Birayla ilgili yazıp çizmek, hatta içmek denilince akla ilk gelen isim BBC’de yıllar önce “Beer Hunter” (Bira Avcısı) adlı bir program yapıp bira dünyasının zenginliğini gözler önüne seren Michael Jackson’dur. Michael bira ve malt viski üzerine yazdığı onlarca kitap arasında baş yapıt olarak kabul edilebilecek olan “Great Beers of Belgium”un giriş yazısında bu harika dünyanın kapılarını nasıl açtığını yazmış: “Hollanda’da bir festivalde önüme konulan şık bardaktaki koyu renkli biradan bir yudum aldım. Bu kadar zengin bir biraya hazırlıklı değildim. Birayı ikram eden adam ‘Beğendin mi?’ diye sordu, ‘‘Muhteşem!’ dedim, ‘Bu bir Trappist birası’ dedi meçhul kişi, ’Böyle biralardan hoşlanıyorsan, o zaman yanlış ülkedesin, sınırı geçip güney komşumuza geçmelisin." Sabah olunca hâlâ biraz akşamdan kalma, biraz da şaşkın Hollanda’dan Belçika’ya geçtim” diye anlatmaya devam etmiş Michael Jackson: “Belçika’yı ilk ziyaretimdi ve ilk defa Avrupa biralarının sadece Pilsen biralardan oluşmadığını gördüm. Hatta Belçika’nın daha önce adını dahi duymadığım bira cinslerine sahip olduğunu gördüm. De Koninck, Westmalle Dubbel ve Tripel ile isimsiz bir Gueuze içtim. Her biri beni bir öncekinden daha çok şaşırttı.”
Michael Jackson, Belçika’da geçirdiği uzun bir hafta sonunun bira ile ilgili düşüncelerini ve zevklerini değiştirdiğini itiraf ediyor: “Alaska’dan Patagonya’ya büyük biralar içtim, İskoçya’nın Islay adasından, Japonya’nın Hokkaido adasına kadar harika viskiler içtim. Ama Belçika’da bir bira avcısının bar taburesinin üstünde rahat oturamadığını gördüm.”
Manastırdaki keşişler tarafından üretilen Trappist
Michael Jackson “Belçika biralarını dünyaya açan adam” olarak tanınır ama Belçikalılar aynı uzun yıllardır malt viskilerini kendilerine saklayan İskoçlar gibi nefis biralarını içmişlerdir. Özellikle de manastırlarda. Michael’ın Hollanda’da tattığı Trappist biralar Belçika’da halen 6 manastırda keşişler tarafından asırlık tarifler kullanılarak yapılan çok yoğun lezzetli biralardır. Keşişlerin özellikle oruç tuttukları zaman gıda almaları amacıyla üretip içtikleri bu biralar son yıllarda küçük çapta da olsa satılmakta, hatta çok sınırlı sayıda olsa da ihraç edilmektedir. Manastırların, yani Achel, Chimay, Orval, Rochefort, Westmalle ve Westvleteren’in biraları, bira dünyasının zirvesinde dokunulmaz bir yerdedir.
Öte yandan bazı manastırlar da kendi isim ve eski reçetelerinin kullanılması şartıyla biralarının “dünyevi” şirketler tarafından üretilip pazarlanmasına izin veriyor. “Abbey” biraları olarak tanınıyorlar. Yolunuz Fransa veya Belçika’ya düşerse dikkatinizi çekecek olan Abbey biraları Affligem ve Grimbergen olacaktır. Leffe, artık ülkemize de ithal ediliyor. Leffe Brun derin bir “sonbahar kahve rengi”ne sahip çok dengeli bir bira. Sarışın Leffe Blond ise 6,6 derece, “bitter” bir portakal reçelinin öne çıktığı parfümsü kokular saçan zarif bir bira. Leffe’de 1200 yıllarından beri bira yapıldığını, o kadar uzun yıllara dayanan bir tadı yudumlamak üzere olduğunuzu hatırlamakta yarar var. Michael Jackson’un “biraları uzun zamandır en sevdiğim biraların arasında” diye övdüğü başka bir Abbey birası Maredsous da yakında ithal edilecek. Bizim de barın arkasındaki bira dolabına veya bir restoranın bira mönüsüne bakıp rahat duramayacağımız,
her seferinde yeni bir bira tatmak isteyeceğimiz günler yakın galiba.
Muhteşem biraların adresi Belçika
Haberin Devamı