Gerçi paniğe kapılmayın, ilkbahar, ardında yaz her yıl gelir, bu yıl da gelecekler, yakında sıcaklar bastıracak, bazılarımız yazı “Ne kadar sıcak” diye söylenerek geçirirken, diğerlerimiz de yattıkları güneşin altından kalkmayarak geçirecekler. İlkbahar gelince bizim Haşmet Babaoğlu’nun Kaz Dağı aşkı kabardığı gibi ben de Egeli yönümü hatırlamaya başlarım. Ege benim için nedense başkaları gibi Bodrumlara, Marmarislere kadar uzanmaz, Çeşme’nin oralarda biter. Havalar ısınıp yemeklerimizi bahçelerde, sahilde yemeye başladığımızda bir açık hava içkisi olduğu için kışın hatırlamadığım rakı da aklıma gelmeye başlar. Rakı açık havada, hele deniz kenarında içildiği zaman size daha iyi davranır, kafanızı ertesi gün sepet gibi yapmaz.
Bütün Ege’de, hatta Akdeniz’de rakı veya uzo içmek için en uygun yer Midilli’yi Anadolu’dan ve kardeşi Ayvalık’tan ayıran boğaz bütün Ege’de olmalı. Daha önce de yazmış olabilirim, Ege’nin en Ege olduğu yer Ayvalık ile Midilli’nin birbirlerini özlemle süzdükleri bu yerdir. Ayvalık’ta, Cunda Adası’nda Midilli’ye karşı bir kadeh rakı içerken de, Midilli’de uzonuzu yudumlarken de, bulunduğunuz yerin değerini içinizde hisseder, Ege kıyılarında yaşadığınız için şükredersiniz. Bu muhteşem denizin adaları gezilmeye, keşfedilmeye değer yerler. En kuzeyindeki, Kavala’nın karşısındaki diğer çıplak adaların aksine yemyeşil çam ormanlarıyla kaplı Taşoz’dan en güneydeki artık pek ada denilemeyecek kadar büyük Girit’e kadar her birinin ayrı bir lezzeti vardır. Ancak en ünlü olanları şüphesiz Santorini ve Mikonos’tur .
Mikonos neredeyse Ege denizinin tam ortasındadır. Bir zamanlar diğer adalar gibi zamana karşı direnen uykusunu sürdürürken, ilk önce Avrupa sosyetesi tarafından, sonra da eşcinseller tarafından keşfedilince birden dünyanın en cazip tatil yerlerinden biri haine geliverdi. Onun için Mikonos’un otellerinde odalar daha kış aylarından bizim sahillerimizdeki otellerin üç beş katı fiyatlara doluyorlar.
Gün batımında mozzarella keyfi
Mikonos’u sadece bir eşcinseller adası olarak geçiştirmek haksızlık olur. Her ne kadar sokaklarında elele gezen hemcinslere sık sık rastlıyorsanız da, çok tipik daracık sokakları, etrafa serpiştirilmiş tavernalarıyla çok keyifli bir ada. Eğlence sabah saatlerine kadar sürüyor, ama asıl eğlence sayısız barlardan çok tavernalarda. Buranın rahat tatil atmosferinde Barbayanni gibi daha ciddi uzoların yerine Mini gibi içimi rahat uzoları tercih etmekte yarar var. Ama ille de meze tabaklarıyla donanmış uzo sofralarının dışında bir şey istiyorsanız, Mikonos’ta bunun da çok alternatifi var. Örneğin sahilde, denizin üstündeki kah mavi panjurlu, kah balkonlu evlerden birinin altındaki birkaç masalık Caprice’de akşam yemeğinize muhteşem bir günbatımına karşı Napoli’den taze getirilmiş muhteşem bir bufalo mozzarellası ile başlayabilirsiniz. Bu arada gözünüzü günbatımından alabilirseniz, koyun karşısındaki tepeye dizilmiş Mikonos’un ünlü değirmenlerini de seyredebilirsiniz.
Mikonos’un karşısındaki Tinos adası ise komşusunun tam aksine, tutuculuğu ile tanınıyor. Tinos’un tepesindeki Panagia Megalochari Kilisesi, Yunanistan’daki Meryem Ana’ya adanmış birçok kilisenin en önemlilerindendir. Burada mum dikip dilekte bulunmaya çok önem verilir, onun için de her dinden insan bunu yapabilmek için Tinos’a gelir. Ama asıl 15 Ağutos’daki Meryem Ana Bayramı’nda adaya doluşan binlerce kişi tepedeki kiliseye çıkıp dilekte bulunur. Karşı adada, Mikonos’ta bile hayatın bu manzarayı seyretmek için durduğu söylenir. Gerçi iki ada arasındaki mesafe bunun için biraz fazla, ama dini konular pek tartışmaya gelmez, öyle diyorlarsa, öyledir.
Mikanos’ta uzo keyfi
Küresel ısınma filan diyoruz, ama neredeyse Mayıs ayını yarıladık, hâlâ 20 dereceyi görmüşlüğümüz olmadı
Haberin Devamı