Karşıdaki tavernaların müziğini bile duyabilirsiniz

Haberin Devamı

tina'nın güneyindeki Saronik körfezinde serpiştirilmiş olan adalar yaz aylarında turistlerden çok Atinalılar'ın dikkatini çekmeyi başarmışlar. Pire limanından kalkan vapurlar sizi bir iki saat içinde şehrin gürültüsünden bambaşka bir dünyaya taşıyorlar. Bir bakıma bizim İstanbul'un adaları gibi, ama daha büyükler ve bizim adalarımız gibi yazlık olma özelliklerini kaybetmemişler.
Pire limanından çıktıktan sonra karşınıza çıkan ilk ada olan Aegina oldukça büyük, yeşillik ve çok güzel kumsalları var, ama Atina ve yarattığı kirliliğe yeteri kadar uzak değil. En uzakları Spetses ise tarih boyunca zengin ve önemli olmuş olan bir ada. Köyündeki bu yıllardan kalma konaklar bu zenginliğin tanıkları olarak zamana karşı direnmeyi başarmışlar. Vapurun Spetses'den yarım saat kadar önce uğradığı Atina'nın zenginlerinin gözdesi Hydra'ya iki hafta önce biz de uğramıştık, onun için bu hafta bambaşka bir adaya konuğuz; o da Mora yarımadasından karşıdaki tavernalardan gelen müziğin duyulacağı kadar dar bir boğaz ile ayrılmış olan Poros.
Poros'da vapur rıhtıma yanaştığında ilk göze çarpan dar sokakların tırmandığı bir tepeyi taçlandıran saat kulesi. Köy tipik bir Yunan köyü, masalar kaldırımlara atılmış, mezelerle donatılmış, yerli yabancı müşteriler uzolarını yudumluyorlar. Adı İtalyan, ama kendisi olabildiğince Rum olan Primasera, Ege’nin en iyi balıkçı lokantalarından biri. Sahibi Tassos Pagonis kaldırımla mutfağın bulunduğu taş evin arasında kalan geniş bahçede masaların arasında koşturuyor. Primasera'da mezeler çok lezzetli, tavada kızarmış küçük balıklar ğavros ve atherina taptaze, pirzolanın tadı hala damağımda. Dünyanın dört bir yanında ıstakoz yemiş olan yol arkadaşımız Doktor Ergin Bengisü'ye göre ızgara ıstakoz ile ıstakozlu linguine yediklerinin en iyileri arasında yer alacak kıvamdaydılar. Önünüzde balıkçı teknelerinin dizili olduğu bir sahil, karşınızda Pelopones ya da Mora yarımadasının dağları, arkalarında kıpkırmızı bir güneş batıyor, daha ne isteyebilirsiniz ki?
Küçük kumsalını görün...
Denize girmek için de limana taksi ile 5 dakika mesafedeki Sirene Blue Oteli’ne gitmeniz yeterli. Bir uçuruma kurulu otel, yemyeşil tepelerin kucakladığı bir koya ve dağlara bakıyor. Küçük bir kumsalı, geniş bir ahşap güneşlenme platformu ve uzun bir iskelesi var. Sirene Blue aynı tavernalar gibi size verdiğinin karşılığında çok bir şey istemiyor. Odaların gecesi 140 Euro, kum-saldan birkaç basamak çıkıp yemeğinizi yiyebileceğiniz tipik bir tavernası var. İstanbul'a mesafesi de uçak ile bir saat, ardından Hellenic Seaways ile denizden de bir saat. Bizim lise tarih kitaplarında bahsi geçiyor muydu hatırlamıyorum, ama Poros’un 1820'li yıllardaki Yunan bağımsızlık savaşındaki yeri çok önemli. Osmanlı'nın bu toprakları kaybedeceği belli olunca Yunanistan'ın bağımsızlığını destekleyen İngiltere, Fransa ve Rusya'nın Konstantinopolis büyükelçileri 1828’de Poros'da bir araya gelip bu yeni ülke ile Osmanlı arasındaki sınıra karar vermişler. Çizdikleri sınır neredeyse 1912’deki Balkan harbine kadar baki kalmış. Konuyla ilgisi olmasa da itiraf etmeliyim ki bu İngilizler sınır çizme işini iyi biliyorlar.

DİĞER YENİ YAZILAR