TV’nin karşısına geçip sıcacık kızarmış patateslerin eşliğinde buz gibi bir bira içmenin keyfi başkadır. Bu tespiti yaptıktan sonra, itiraf etmeliyim ki son Avrupa Kupası kuralarından beri Fenerbahçelileri kıskanır oldum. Çünkü Anderlecht ile oynayacakları maç için 29 Ağustos’ta Brüksel’de olacaklar.
Kıskanmamın sebebi, şampiyon oldukları veya Şampiyonlar Ligi’ne kalabilmeleri için sadece bir maçları kaldığı için filan değil. Anderlecht deplasmanına gidecekleri Brüksel hem bir bira cenneti, hem de dünyada yiyebileceğiniz en lezzetli kızarmış patateslerin yurdu olduğu için. Zaten siz onlara Amerika’da “french fries” denildiğine bakmayın, kızarmış patates bir Belçika icadıdır; “bir ülkenin medeniliği biranın soğukluğu ile kızarmış patateslerin sıcaklığından anlaşılır” diyenler de Belçikalılardır.
Brüksel’in etrafı görkemli tarihi binalar ile sarılı olan ana meydanı Grand Place, UNESCO dünya kültür mirası kapsamında korunmaya alınmış olan ve kenarındaki cafè’ler ile hele hava iyi olursa çok keyifli zaman geçirilebilecek bir yer. Herhangi birisine oturup işe Belçika’nın Trappist diye bilinen ve hâlâ manastırlarda keşişler tarafından üretilen biralarının en iyilerinden birisiyle, Orval ile başlayabilirsiniz. Öğle yemeğinize eşlik etmesi gereken bira ise ağzı bir lale gibi açılan konyak kadehine benzeyen bardağının içinde, bulutlara benzeyen yoğun köpüğünün altında altın renginde ışıldayan, parfümsü kokular saçan bir Duvel olmalı. Duvel dünyada içebileceğiniz en aromatik, en lezzetli biraların başında gelir.
Grand Place’dan şık Galeries Royale St. Hubert’in içinden geçerek ulaşabileceğiniz Mort Subite yüksek tavanları, kirli sarı duvarları ve sanki yüz yıldır bar ile birlikte orada bulunan müdavimleri ile çok etkileyici bir bar. Burada yudumlayacağınız Mort Subite Gueuze yüzyıllardır geleneksel yöntemlerle üstü açık küvetlerde vahşi mayalar tarafından mayalanan ilkel “lambic” biraların iyi bir örneğidir. Tatları garip ve ekşidir, alışmak gerekir. Sevmezseniz birkaç yudumdan sonra gene en iyi Trappist biralardan birini, Westmalle Tripel ısmarlayabilirsiniz. Çay saatinde mutlaka uğranması gereken yer, Metropol otelinin yirminci yüzyılın başlarındaki “belle époque” keyif çağından kalan ve yaz aylarında önündeki kaldırıma taşan café’sidir. Birayla devam edecek olursanız, burada bir Leffe Triple veya Chimay Grand Réserve içmenizi öneririm. (Yazıda adı geçen biraları Brüksel havalimanında bulabilirsiniz)
Yemek için bizim Nevizade’yi andıran Rue de Bouchers’deki sayısız restorandan birinde oturup midye ve çeşitli, özellikle kabuklu deniz mahsülleri yiyebilirsiniz. Bu sokaktaki Leon’s, Paris’te de şubeleri bulunan ünü ülke sınırlarını aşmış bir restoran. Olası bir zafer sonrası kutlamaları için ise Rue de Bouchers’den çıkan Impasse de la Fidélité adlı dar sokaktaki Delirium ideal. Burada 2 bin, yanlış okumadınız, 2 bin farklı bira bulabilirsiniz. İyi restoranlara gelince, Brüksel’in en iyisi Art Nouveaux dekoru kadar yemekleriyle de parlayan 3 Michelin yıldızlı Comme Chez Soi. Çok önceden yer ayırtmanız gerekiyor, telefonu 00-32-2512-2921. Anderlecht’in stadında da Michelin yıldızlı bir restoran var, ama Fenerbahçelilerin bizim stadımızda niye yok diye üzülmemeleri için gitmemelerinde yarar olabilir.
Bu kadar biradan sonra Brüksel’deki bir müzeden de bahsetmeliyim. Belçikalılar bira, midye ve kızarmış patates kadar çizgi romanda da iddialılar ve ünlü Art Nouveau mimarı Horta’nın bir binasında çizgi roman müzeleri bile var. Centre Belge de la Bande Dessinée veya kısaca “cébébédé”, hayatınızın herhangi bir döneminde ders kitaplarının içine çizgi roman sakladıysanız ve de özellikle Tenten hayranlığınız varsa, kesinlikle gidip görmeniz gereken bir müze. Oradan küçük Tenten ve Kaptan Haddock heykelcikleri alıp, sarı kanaryalar Anderlecht maçını sağ salim atlatırlarsa, uçakta boyunlarına minicik sarı-lacivert kaşkollar sarıp zaferi onlarla birlikte kutlayabilirsiniz.
Kanaryalar’a Brüksel rehberi
Maç seyrederken içilecek en iyi içki hangisi diye sorarsanız, çoğu kimseden alacağınız cevap “bira” olacaktır.
Haberin Devamı