Kadınlar masadan ne zaman kalkar

İngilizleri sevin veya sevmeyin, yaşamımıza keyif katan birçok şeye onlar sayesinde sahip olduğumuzu inkâr edemezsiniz.

Haberin Devamı




Nispeten yeni bir Amerikan icadı olan basketbol dışındaki severek seyrettiğimiz neredeyse bütün sporlar, futbol, rugby, tenis, golf bu adadan çıkmış ve önce bir zamanlar üzerinde güneş batmayan imparatorluklarının topraklarına, sonra da dünyaya yayılmış. Kriket gibi bize yabancı olan İngiliz icadı sporlar da eski sömürgelerde hâlâ oynanıyor ve on binlerce seyirci tarafından seyrediliyor.

Durum içki dünyasında da farklı değildir. Viski İskoçya’dan bütün dünyaya yayılmış, cin gibi bir Hollanda icadı olan içki de İngilizler marifetiyle dünya çapında üne kavuşmuş, hatta onlarla özdeşleşmiştir. Konyak bile dünya çapında tanınmaya ve sevilmeye 18. yüzyılda Londra cafe’lerinde moda olduktan sonra başladı. Bordeaux şaraplarının değeri de ilk olarak İngilizler tarafından anlaşıldı. Renginden dolayı kısaca Claret dedikleri bu şarabı o kadar sevdiler ki, üretimin çoğunu imparatorluklarına ithal etmeye başladılar. Sherry, Port ve Madeira gibi ünlü İspanyol ve Portekiz tatlı şaraplarının çoğu da İngilizler tarafından üretildi ve içildi. Hatta Osborne, Sandeman, Graham, Taylor gibi bilinen sherry ve port markaları İngiliz kurucularının adlarını taşır. Aynı ünlü Hennessy konyağının adının İrlandalı kurucusundan miras kaldığı gibi. Hal böyle olunca İngilizler’in içkilerin nerede ve nasıl içilmeleri gerektiği hakkında söyleyecek çok şeyleri var.

Kırmızı şarapta eşlik

Bu haftaki yazımın yarısını kaplayan bu girişin elbette bir sebebi var. Efendim, Reha Muhtar “Kadınlar rakı erkeklerini sevmezler” diye bir yazı yazmış, gazetemizin yazarlarından Tuğçe Baran da “Rakının ağızda bıraktığı koku çok daha hoştur, kırmızı şarabın ağızda bıraktığı koku ve tat ne yazık ki iyi değil” diye itiraz edivermiş. Rakının ağızda bıraktığı tadın ertesi gün ağzınızdaki misafirliğini sürdürdüğünü şahsi tecrübelerimden söyleyebilirim. Bunun iyi bir şey olup olmadığı rakıyı ne kadar sevdiğinizle bağlantılıdır. Ama bu biraz uzun bir konu olacak, onun için masada kiminle ne içilir, Reha Muhtar’ın “Kadın kırmızı şarapta erkeğe mutlaka eşlik eder” tespitinin aksine “erkek şarap içerken, kadın ona rakı içerek eşlik edebilir mi”yi önümüzdeki haftaya bırakıp yazının başına, yüz yıl öncesinin İngiltere’sine dönelim.

O zamanlar yemeklerde genellikle Claret başta olmak üzere şarap içilirdi. Reha Muhtar yazısına “Kadın kalktı mı masa biter” diye nokta koymuş, ama o zamanlar yemek bittiğinde kadınlar masadan kalkar ve “drawing room”, yani çekilme odası adı verilen bir odaya “çekilirlerdi”. Onlar orada kadınlar bir arada iken ne konuşurlarsa onları konuşurken, masadaki beyefendiler bir hizmetkâr tarafından getirilen port şarabını yudumlamaya başlar ve önlerindeki karafta ışıldayan şaraba saygısızlık etmemek için ancak ilk kadeh portlarını bitirdikten sonra purolarını yakarlardı. Yani kadın kalktı mı, masa bitmezdi! Ama neyse ki artık “Kadın kalktı mı masa biter” diye bir sorunumuz yok ve bunu tartışmanın da pek anlamı yok. Çünkü 21. yüzyıl kadınları yemek bitip sıra port içmeye gelince masadan kalkmıyor. Hatta benim bazı arkadaşlarım gibi (onlar kendilerini bilirler) büyük bir keyifle eşleri ve arkadaşlarıyla beraber portlarını yudumluyorlar. Böylesi de, bana sorarsanız, çok daha güzel oluyor.



DİĞER YENİ YAZILAR