İyi Adana Kebabı damakla mide arasında kavga çıkarır

´Gözümüzü kebap bürümüştü´

Haberin Devamı

Adanalılar et yemeyi, kebap yemeyi çok severler. Etin, kıymanın onların hayatında o kadar önemli bir yeri vardır ki, içinde et olmayan yemeklerin isimlerinin önüne “yalancı” sıfatını takarlar. Geçen hafta Mutfak Dostları’nın Zaimoğlu Park Zirve’deki bir yemeği için gittiğim Adana’da bir kere daha gördüm ki, sevgili kebaplarını bu kadar sevmekte çok haklılar. Bunu hani ‘Öyle Adana’ya gittim, bir kebap yedim, çok güzeldi’ diyerek yazıyorum sanmayın. Uzun bir öğleden sonra eşim ile arkadaşlarımız Aysun ve Tevfik Barın’ı da peşime taktım ve üç farklı kebapçıda Adana kebabı yedik. Ceyhan yolu üzerindeki Eco’yu program dışı bıraktık ama 3-5 yıl önce orada yediğim kebap, yediğim en iyiler arasında damağımdaki yerini hâlâ koruyor.

Gözümüzü kebap bürümüştü

Adana programının ilk yemeği otelde öğlen yemeğiydi. Oysa, bizim gözümüzü kebap bürümüştü. Zaimoğlu Turizm’in Genel Müdürü Yusuf Bakıcı’nın tavsiyesiyle Seyhan Oteli’nin hemen arkasındaki Türkkuşu caddesindeki Koço’ya gittik. İyi ki de gitmişiz, karşımıza kaldırıma atılmış birkaç masası olan küçük, müspet anlamda salaş, tertemiz bir kebapçı çıktı. Soğuk ve yağmurlu bir İstanbul sabahından sonra Adana’da, güzel bir bahar gününde kaldırımda bir masada oturup yemek yemek harikaydı. Kebap yemeye niyetli olduğumuzu söyleyip mezeleri domates ezme, patlıcan salatası ve süzme yoğurt ile sınırlı tuttuk. İstanbul’da çok sık yaptığımız kebapçıda, balıkçıda kendimizi mezelerle doyurmak hatasına düşmek istemiyorduk.

Domates ezme tek kelimeyle muhteşemdi
Domates ezme tek kelimeyle muhteşemdi! Kabukları soyulmuş domates, küçük küpler halinde doğranmıştı. Domatesler üzerinde suyu ve yağıyla Adana güneşinin altında ışıldıyordu. Kebap ise belki de şimdiye kadar yediğim en lezzetli Adana kebabıydı. Olması gerektiği kadar pişmişti, etin suyu her ısırışta ağzınızın suyuna karışacak şekilde üzerinde kalmıştı. Kebaplarımız bittiğinde şişemizdeki rakı da bitmişti. Nereden geldiğini anlamadığımız bir motosikletin getirdiği Antakya künefelerini bitirip masamızdan kalkarken, Koço’nın sahibi Fadime Milli’nin tabağındaki tahinli turp salatası dikkatimizi çekti. “Bu nedir” diye sorduk, “tahinli turp salatası” diye cevap verdi. “Yarın öğlen gelip bunu da deneyelim” diyerek oradan ayrıldık.
Mutfak Dostları’nın yemeğinde Adana’nın yerel lezzetlerini tattık. Ama dedim ya, bizim gözümüzü kebap bürümüştü. Ertesi öğlen gene suç ortaklarımla gruptan ayrıldık. Bu sefer istikamet Mehmet Yaşin’in ‘mutlaka git’ dediği Elem idi. Eskiden Karataş yolundaki küçücük bir kebapçı olan Elem, 600 kişilik dev bir tesise dönüşmüş. Ama sahibi Yüksel Tiniz hâlâ başında. Mehmet’in selamını söyleyince bizim “Sadece kebap yiyeceğiz” itirazlarımız geçerliliğini kaybetti. Patron “Siz bana bırakın” dedi, “Ama çok abartma” diyecek olduk, gülümseyip “Bende vicdan yoktur” diyerek noktayı koydu. Elem’in kebabı da harikaydı. Hatta masamıza gelen kocaman tabakta pirzolaların, kaburgaların altında kalıp kendisine haksızlık yapıldığını düşünmüş olmalıyım ki, o kocaman tabak bitince, kendi başına bir Adana kebabı daha söyledim ve gördüm ki haklıymışım, kebap nefisti. Elem’de yemeğimiz bitince, ‘Koço’nun kebabı sahiden o kadar da iyi miydi diye bir daha bakalım’ dedik. Saat 3 gibiydi, Koço artık boşalmıştı ama kaldırımdaki masalar da, kebabı da hâlâ çok davetkâr duruyorlardı.

Üç parmak kalınlığında bir metrelik kebap

Otelde kısa bir uykudan sonra Park Zirve’nin yolunu tuttuk. Park Zirve, Seyhan Baraj Gölü’nün kenarındaki kartal yuvası gibi bir tepenin üzeride kurulmuş. Hava net olduğu zaman önünüzdeki masmavi gölün ardında yükselen Toros Dağları’nın karlarla kaplı zirvelerinin görüntüsüne doyum olmuyor. Park Zirve’nin sahibi Tayyar Zaimoğlu orada Adana’nın efsanevi kebapçısı Onbaşılar’ı açmış. Duvarlardaki eski müşterilerin siyah-beyaz resimleri hem Onbaşılar’ın hem de Adana’nın yakın tarihi gibi. Kebabı da çok ciddiye alıyorlar. Onbaşılar yılların kebapçısı, ustaları da yılların ustası olunca üç parmak kalınlığında bir metreye yakın uzunluktaki kebap hem gözlerimiz hem de damaklarımız için tam bir ziyafet oldu. Zaten Tayyar Zaimoğlu’nun dediği gibi iyi bir Adana kebabı o kadar lezzetlidir ki, “Ağzınıza bir lokma aldığınızda damak ile mide arasında kavga başlar. Damak ‘Biraz daha ağzımda dursun, tadını daha da alayım derken, mide ‘Haydi gönder artık’ diye kızar!”

DİĞER YENİ YAZILAR