İstanbul, İtalyan lezzetlerini çok sevdi. Beyoğlu’ndaki CECCONI’s ve Nişantaşı’ndaki GREY bu anlamda beklentiyi karşılıyor. Maslak’ta bulunan MITTAG ise şehre yeni bir soluk getiriyor.
MITTAG
Sahibi ve şefi Fatma Yıldırım uzun yıllar Almanya’da yaşamış, mekan da öğlen yemeklerine konsantre olunca restoranın adı kendiliğinden ortaya çıkmış: Mittag, Almanca’da “öğlen”. Hedef kitle her ne kadar Maslak başta olmak üzere bölgedeki ofislerde çalışanlar gibi görünüyorsa da Mittag ilginç bir yer. Akşam yemeği yok, ama istenirse özel yemekler, davetler verilebiliyor ve kendinizi Fatma Yıldırım’ın ellerine bırakırsanız, o da mutfağında size özel küçük mucizeler yaratabiliyor. Mittag’ın restoranın yarısını kaplayan bir açık mutfağı var ve bu da size sanki bir arkadaşınızın evinde, mutfağında samimi bir yemek yiyormuşsunuz hissini veriyor. Fatma Yıldırım burada yemek atölyeleri de yapıyor. Yemeklere gelince, sabit bir mevsimlik menünün yanısıra o gün şefin canının yapmayı çektiği yemekleri de yemek mümkün. Örneğin şimdi kuşkonmaz mevsimi, tarhun ve trüf yağlı bir kuşkonmaz çorbası ile başlayıp, çilekli semizotu salatasıyla devam edebilir ve ana yemekte çok lezzetli bir kuzu kollu erişte yiyebilirsiniz. Tatlıya gelince, menüde yok ama bana yaptığı saatlerce yiyebileceğim lezzetteki “Rote Grütze”den isteyin, keyfi yerindeyse Fatma şef belki size de bir tane hazırlayabilir.
CECCONI’S
Şehrin en yeni İtalyanlarından Tepebaşı‘nda eski ABD Konsolosluğu binasındaki Cecconi’s de kendini kısa sürde sevdirdi. Cecconi’s tabii ki bütün İtalyan lokantaları gibi carpacciolarda, makarnalarda iddialı. Yaptıkları ragu ile garganelli bolognese çok lezzetli. Ama benim önereceğim iki yemek var: Birincisi prosciutto yiyorsanız en makbullerinden olan San Daniele, ikincisi ise kesinlikle pizza! Burada pizzayı anavatanı Napoli’de yaptıkları gibi yapıyorlar: kalın, pofuduk kenarlı, iyi bir ekmek gibi kenarı hafiften yanık, ortasının hamuru ince, domates sosu sulu, ağzınıza akıyor. Hangisini yiyelim derseniz, tabii ki buffalo mozzarellesı ile yapılmış nefis bir Margherita. Cecconi’s’in bahçesi de yaz ayları için Beyoğlu’nun ortasında yemyeşil bir vaha.
GREY
Nişantaşı‘nda yüksek kiralardan bunalan işletmeler yavaşça Topağacı tarafına geçmeye başladılar. Ara sokaklar birbirinden güzel kafeler ile dolmaya başladı. Grey de bu bölgenin canlılığına önemli bir katkıda bulunan bir restoran olarak dikkat çekiyor. Mekan keyifli, müşteriler İstanbul’un iyi restoranlarından tanıdık simalar, menü İtalyan ağırlıklı ve yemekler lezzetli. Grey’in zengin ve oldukça makul fiyatlı bir şarap listesi olduğu gibi bir restoran için şaşırtıcı derecede geniş bir malt viski ve dijestif menüsü de var.Ayrıca barı da kokteyllerde bir hayli iddialı!