vrupa ve Akdeniz milletlerinin neredeyse hepsinin bir milli içkisi vardır. Bazıları bütün dünyada sevilerek içilir, bazıları ise bizim rakımız gibi gelen turistlerce pek sevilmesine rağmen ülke sınırları dışına çıkmakta nedense zorlanır. İskoçların viskisi globalleşmeyi başarmış olan milli içkilerin belki de en önemlisidir. İskoçya’nın güney komşusu İngiltere’nin milli içkisi sayabileceğimiz cin de bir zamanlar üzerinde güneş batmayan Britanya İmparatorluğu sayesinde bütün dünyada bilinir ve sevilerek içilir.
Cinin hikayesi iniş ve çıkışlarla doludur. Aslında bütün dünyada London Dry Gin olarak tanınmasına rağmen aslında Hollanda kökenli bir içkidir. Adını "ardıç" anlamına gelen Jenever'den alır. Hollanda'da hâlâ çok popülerdir. Neredeyse bütün dünyada bir İngiliz içkisi olarak bilinmesinin sorumlusu da bir Hollandalı, 17'nci yüzyılın sonlarına doğru İngiltere'yi işgal edip kendisini İngiltere kralı ilan eden William of Orange'dir. William of Orange ilk başta yeni tebalarına kendi ülkesinin içkisini zorla içirmiş. Ama günlerimizdeki futbol taraftarlarından da bildiğimiz gibi İngilizler içki konusunda pek teşvik edilmeye ihtiyacı olmayan bir millet olduklarından kısa bir süre sonra zorlamaya gerek olmadan cin içmeye başlamışlar, hem de inanılmaz boyutlarda. 18'inci yüzyıla gelindiğinde Londra'da neredeyse her dört evden birisinde cin damıtılır olmuş. Halk sürekli sarhoş vaziyette gezmeye başlamış. Londra’nın o zamanki halini anlatan William Hogarth’ın “Gin Lane”, yani cin sokağı tablosu sokaklarda yatan sarhoşlar, kucağındaki bebeği düşüren kadınları, kısacası cinin neden olduğu sefaleti çok güzel gösterir. Hogarth aynı yıllarda yaptığı başka bir tabloda ise bira içen halkın mutluluğunu göstermiştir, ama konumuz o değil, onun için biz cin ile devam edelim.
Kokteylde kendini yeniden sevdirdi
Cin AB normlarına göre tahıldan damıtılan en az 37.5 derece alkol içeren bir içkidir. Damıtımı sırasında içine başta ardıç olmak üzere en azından bir tane ot veya meyve (botanikler) koyularak tatlandırılmalıdır. 19'uncu yüzyılda sürekli damıtımın icadı ile daha rafine bir içki haline gelen cinin Hogarth’ın “Gin Lane” tablosu zamanındaki cinlerle pek alakası kalmamıştır. Bu yıllarda daha sek (dry) bir içki haline gelen cin Hindistan’daki İngilizlerin sıtmaya karşı aldıkları kininli tonikleri cinin içine koymaya başlamalarıyla en sevilen kokteyllerden birisi haline geldi. Aynı yıllar Amerika’dan başlayıp dünyaya yayılan bir kokteyl çılgınlığına sahne oldu. Cin çoğu kokteylin içindeki temel içki olarak kendini çok kişiye sevdirdi.
Yirminci yüzyılın sonları ise dünyanın votkayı keşfedip aşık olduğu yıllar oldu. Hatta o dereceye kadar ki cin şişeleri barlarda bir kenara konup unutuldular. Ama Gordon, Tanqueray, Beefeater gibi bir nesilin ağzından düşmeyen markalar tam genç nesiller tarafından bilinmez olmuşlardı ki, cin cephesinde bir kıpırdanmalar olmaya başladı. Ünlü cin markaları farklı botaniklerle tatlandırılmış yeni cinler damıtmaya başladılar. Birçok cin üreticisi şişedeki cine tat veren otların, meyve ve baharatların isimlerini etiketlerin üstüne yazmaya başladılar.
Bodrum mandalinası dilimleri ile leziz
İskoçya'da damıtılan Hendrick's damıtımında cinine koku vermesi için ardıç, limon ve turunçgil kabukları dışında geleneklere pek sadık kalmayarak salatalık, hatta gül yaprakları kullanıyor. Londra’da damıtılan tek cin olarak Beefeater kalmıştı, ama şimdi ortaya London Dry Gin adının hakkını veren artisan üreticiler çıktı. 2009 yılında Londra’daki bir evin garajına yerleştirilen bakır bir imbikte damıtılmaya başlanan Sipsmith London Dry Gin’i Londra’daki başka mahallelerinde damıtılan cinler izledi. Soho’daki Graphic’de William Hogarth’ın tablosunun altında 170 çeşit cin arasından birisini seçip tablodakinden çok daha medeni bir ortamda cininizi yudumlayabilirsiniz. Buralara da bahar gelmek üzere, içine limon veya Bodrum mandalinası dilimleri atılmış buz dolu bir kadehte güneşin toniğin kıpırtılarını aydınlattığı bir cin tonik içmenin tam zamanı...
İniş ve çıkışlarla dolu cinin hikayesi
Haberin Devamı