İki şehrin arasındaki büyü

Bazı yerler ve orada karşınıza çıkacak bazı manzaralar vardır ki onlar için dünyanın yarısını kat etmeye değer.

Haberin Devamı

Bu hafta size öyle bir yerden bahsedeceğim. Uzak, ama aslında günümüzün seyahat şartları için o kadar da uzak değil. Çin'in güneyinde, İstanbul'dan Türk Hava Yolları 'nın her gün uçtuğu Hong Kong veya Guangzhou'ya bir saat mesafedeki bir şehir, Guilin ve onun güneyindeki daha küçük bir kasaba olan Yangshuo. İki şehir de Li Nehri’nin kıyısında kurulmuşlar, nehrin iki şehrin arasında kalan 83 kilometrelik kısmı ise dünyanın en harika, en olağanüstü manzaralarından birisine ev sahipliği yapıyor, hem de neredeyse 83 kilometre boyunca.

Guilin'den ayrılan nehir gemisi Li Nehri’nin sularında yarım saat kadar gittikten sonra güverteden ayrılamamaya başlıyorsunuz. Guilin'de şehrin içinde gördüğümüz tek tük garip şekilli, sarp ve sivri tepelerin sayıları giderek artmaya başladı. Biraz sonra gözümüzü önümüzde uzanan manzaradan alamamaya başladık. Nehrin iki kıyısından yükselen onlarca sipsivri tepe sanki yüzyıllar öncesinin bir Çin sulu boya tablosundan fışkırıyor gibiydiler. Gemimiz Li Nehri’nin kıvrımlarla dolu yatağında yoluna devam ettikçe her dönemeçte önümüze bir öncekinden daha etkileyici bir manzara çıkıyordu. Nehirde oldukça yoğun bir trafik vardı. Kaptanlar ellerindeki kırmızı veya yeşil bayrakları sallayarak akıntıya göre hangi geminin yol önceliği olduğu konusunda aralarında anlaşmaya çalışıyorlardı. Bir rehber kendince Çince ile İngilizce'yi karıştırarak karşımızdaki olağanüstü manzarayı anlatmaya, tepelerin şekillerine anlam vermeye çalışıyordu.

HER ŞEY GERÇEK DIŞI GİBİ

Sonra yarı yolda yemek saati geldi, dev boyutta buz gibi Çin bira şişeleri eşliğinde oldukça kötü bir Çin yemeği yedik, ama hem bulunduğumuz yer, hem de etrafımızı saran manzara o kadar olağanüstü, o kadar gerçek dışıydı ki, doğrusu pek umrumuzda olmadı. Guilin'den ayrıldıktan üç dört saat sonra aynı sipsivri tepelerin arkasındaki bir düzlüğe sıkışmış olan Yangshuo'ya vardık. Yangshuo küçük bir kasaba, ama yılda 20 milyon turist ziyaret ediyor. Bunların çok büyük bir kısmı Çinli. Çinliler kendi ülkelerini gezmeyi çok seviyor. İster Çin Seddi'nde, ister Pekin'deki Yasak Şehir'de, Xian yakınlarındaki Terracotta Savaşçılar'da ya da Li Nehri’nde, yerli turistlerin oluş-turduğu büyük çoğunluğun arasında Batılılar pek göze çarpmıyor.

Ortası delik bir dağın eteklerinde...

Guilin'de kaldığımız Sheraton'dan sonra Yangshuo'da bir köy otelinde kalmaya karar vermiştik. Bizi Magnolia Otel’in önünden alan minibüs Yangshuo'nun 10 km. dışındaki otelimize vardığında hepimiz ilk tepkisi "eyvah, burada mı kalacağız" olmuştu. Ama Yangshuo Village Inn (yangshuoguesthouse.com) seyahatimizin en hoş sürprizlerinden birisi olacaktı. Tamamen yerel tabii malzemelerle döşenmiş odalarınıza yerleştikten sonra otelin çatısındaki bar-restorana çıktık. Karşımızda Li Nehri’ni saran sivri tepelerden bir kaç tane vardı. Onlarla aramızda ise köyün bir kaç çatısından sonra önümüzde uzanan yemyeşil bir kır. Tam karşımızda ise hayatımızda gördügümüz en ilginç manzaralardan birisini tamamlamak üzere sanki oraya konmuş olan ortası delik bir dağ, Moon Hill.

İki şehrin arasındaki büyü

Yangshuo Village Inn'deki bisikletleri alıp köyleri gezmek mümkün. Gerçi bisikletler oldukça eski, yani neredeyse çocukluğumda bile bana alınsaydı, o yıllara göre bile "bu eski" diye itiraz edeceğim kadar eski; ama gene de altı kişilik grubumuzdan üç arkadaş Çin devlet yolunun kenarından giderek Moon Hill'in eteklerine, oradan da asırlık bir banyan ağacının bulunduğu bir köye, nehir kıyısına uzanan gezintimizden büyük keyif aldık. Sonra yağmur başladı, ıslanarak otelimize, daha doğrusu Çin'deki köyümüze döndük. Akşam bu garip yerde bir garip şey daha yapmaya karar verdik ve yemeğimizi Çin köyündeki otelimizin tepesindeki İtalyan lokantasında yedik, doğrusu hiç de fena değildi. Yangshuo'da çok hareketli bir gece hayatı var. Li Nehri’ni ve sivri tepeleri aydınlatan ışık gösterisinden sonra insanlar kendilerini barlar sokağına atıyor, gürültü geç saatlere kadar sürüyor. Aslında sürüyormuş demem lazım, çünkü biz o saatlere kadar dayanamayan bedenlerimizi ortası delik dağın karşısındaki köy oteline atmıştık. Ertesi gün Dragonair'in Guilin-Hong Kong seferiyle Hong Kong'a uçtuk, bir saatlik kısa bir uçuş bizi bambaşka bir dünyaya götürdü. Hong Kong, Macau ve Tsim Sha Tsui'deki Star Ferry şehir hatları iskelesinin hemen yanı başındaki harika bir İtalyan lokantası daha önümüzdeki haftanın konuları. Hem bu İtalyan’dan artık İstanbul'da da bir tane var.

DİĞER YENİ YAZILAR