Eskiden İstanbul’da şarküteriler vardı. Müşteriler akşamüstleri uğrayıp, birkaç jambon, salam ve peyniri kestirip evlerine götürürlerdi. Bazı mahallelerde bir, bazılarında ise daha çok sayıda şarküteri bulunurdu, ama müşterileri bildiklerinden şaşmazlardı. Sonra devreye süper, hatta hipermarketler girdi, çoğu şarküteri bölümleri açıp, kendi holdinglerinin sattığı ürünlerle donattılar. Klasik şarküteri ürünlerinin yerini yavaşça hindi jambonları almaya başladı. Ve klasik şarküteriler ne yazık ki teker teker ortadan kayboldu.
Aradan benim ömrümün üçte biri kadar bir zaman geçti. Ufak tefek denemeler derken, bu yıl İstanbul’un en büyük şarküterisi bir marketin içinde açıldı. Hem de eski şarküterilerimizde hayal bile edemeyeceğimiz kadar çeşit ile! İspanyolların ünlü Serano jambonları ile İtalyanların prosciutto’larından, sayısız salam çeşitlerine, dünyanın ve Türkiye’nin en önemli peynirlerinin birçoğuna kadar gözünüzü bayram ettirecek kadar çeşidi birarada bulabiliyorsunuz. Bizim gazetenin hemen yanındaki Astoria Alışveriş Merkezi’nin alt katındaki Okko sadece doymak için yemek yemeyip, yemek ve içmekten zevk alanlar için bir gastronomi cenneti.
Burası sadece bir market veya bir şarküteri değil. Tam ortasında bir restoranı da var. Self servis, yani kendiniz kalkıp yemek istediğiniz yemekleri çeşitli tezgahlardan seçiyorsunuz. Canınız balık veya karides, kerevit, hatta ıstakoz gibi kabuklu deniz ürünleri çekiyorsa, buzlarla kaplı bir tezgahın üzerinden istediğinizi seçiyorsunuz, orada hemen sizin için hazırlanıyor. Aynı şekilde et, köfte, salata veya pizza, herbirinin ayrı bölümleri var. Bunu istiyorum diyorsunuz, siz beklerken önünüzde pişiriyorlar. Yanına istediğiniz kadar garnitür koyduktan sonra (gözlerini yandaki makarna bölümünden ayırmadan salata barından salatalarını seçmeye çalışan zarif hanımların arasından) masanıza geçiyorsunuz.
İlk gidişinizde seçmekte biraz zorlansanız bile, eminim müdavimleri artık istediklerini elleriyle koymuş gibi bulmakta pek sıkıntı çekmiyorlardır. Yemek fiyatları aldığınız lezzet için oldukça makul. Bir kadeh içki eşliğinde mükellef diyebileceğimiz bir öğlen yemeğini 30-35 YTL civarında yemek mümkün.
Okko’da çeşitli yerli ve ithal şarapları bir servet ödemeden kadehte tatmak mümkün. Yemeğinizin yanında bira içmek istiyorsanız, kasanın hemen önündeki Türkiye’de üretilen ve ithal edilen hemen her biranın bulunduğu buz kovalarından soğuk bir şişe alabilirsiniz. Marketin içinde Türkiye’ye ithal edilen Grand Cru Bordeaux şaraplarının bile bulunduğu zengin bir şarap mahzeni var.
Gusto dergisinin Eylül sayısındaki restoran yazısı için Okko’ya beraber gittiğimiz Ahmet Örs burayı tek cümle ile çok güzel tanımlamıştı: “Hayatına bir renk katmak, yemek kültürünü geliştirmek isteyenler için burası büyük bir olanak.” Okko da ikimizin de aklına Londra’da Harrod’s’daki Food Hall ile Berlin’deki KaDeWe’nin en üst katı gibi yemek tapınakları geldi, açıkçası daha küçük bir çapta olsa da, İstanbul’da böyle bir yerin olmasından memnuniyet duyduk. Bu tip yerler varken, kıymetlerini bilip, kullanmamızda, yarar var. Unutmamalıyız ki, onların varlığı sadece bizim ilgimiz ile devam edebilir. Yoksa onlar da bir zamanların şarküterileri gibi giderek çoğalan nostalji sayfalarımıza katılırlar.
Hayatına farklı tatlar katmak isteyenlere: Okko
Haberin Devamı