Havayollarının statü sembolü kartları

´Bu kart çok seksi´

Haberin Devamı

Alitalia yapacağını yapmış, Palermo-Roma uçağının saatini bir saat sonraya almıştı. Roma’ya indiğimizde bavullarımızın İstanbul uçağına yetişmesinin artık mümkün olmadığını biliyorduk, ama kendimizi uçağa yetiştirebilmek için küçük de olsa bir ümidimiz vardı. Leonardo da Vinci Havalimanı’nın terminalinde çılgın tempoda bir koşudan sonra nefes nefes kapıya vardık. Uçak daha körükteydi, ama kapı kapanmış, Türk Hava Yolları’nın görevlisi eşyalarını toplamaya başlamıştı. Göz göze geldik, başını salladı, geç kalmıştık. Birkaç beyhude söz söyledikten sonra aklıma cebimdeki kart geldi. “Ben iyi ve sadık bir yolcunuzum, bir şeyler yapmanız lazım” dedim cüzdanımdan çıkarttığım THY Elite kartını ümitsizce göstererek. Pilotla kısa bir görüşme sonrası uçağın kapısını açtı.
Koltuklarımıza yerleşirken yolculuk arkadaşım “O ne kartı öyle uçağın kapısını açtı, ben de almalıyım” diye sorgulamaya başladı. Beş on sene önceydi, havayolu ve otellerin “loyalty card”, yani “sadakat kartı” diye adlandırdıkları kartların kullanımı daha o kadar yaygın değildi. Arkadaşıma anlattım: THY ile yılda 25 bin mil uçarsan Classic Plus kartın olur, iç hatlarda CIP salonlarını kullanır, uçağa rahat binersin. 40 bin mil uçarsan Elite kartın olur, yurt içi ve yurt dışı uçuşlarda ekonomi bile uçsan, business class kontuarında beklemeden check-in yaptırır, CIP salonlarını kullanır, uçağını beklerken koltuklara kurulup içkini yudumlarsın. Uçuşlarından kazandığın millerle bedava uçuşlar kazanırsın. Yılda 80 bin mil uçarsan kartın Elite Plus olur, bütün bunlara ilaveten bir de iki gün önceden yer ayırmak şartıyla sana hiçbir uçakta yer yok demezler.
Arkadaşım çok etkilenmiş olmalıydı ki, İstanbul’a döndükten sonra sırf aynı karttan alabilmek için birkaç ay içinde üç beş defa New York’a business class uçup ilk önce Elite, sonra da üç beş defa daha uçup Elite Plus kartını aldı. Türk Hava Yolları’nın Roma’daki görevlisinin yaklaşımı havayoluna çok iyi bir müşteri kazandırmıştı.

Uçağınızı beklerken şarap tadımı bile yapabilirsiniz

Havayollarının, otellerin, hatta araba kiralama şirketlerinin kartları çok seyahat eden kişilerin hayatlarında çok önemli bir yer tutuyor. Son yıllarda havayolları British Airways, American Airlines, Cathay Pacific ve Qantas’ın başı çektiği “one world”, Air France, KLM ve Delta önderliğindeki “Skyteam” ve Lufthansa, United Airlines ve Türk Hava Yolları’nın aralarında bulunduğı “Star Alliance” gibi gruplar oluşturdular. Bu sayede THY Elite kartınızı Lufthansa’nın Frankfurt, Münih gibi havalimanlarındaki lounge’larında kullanabildiğiniz gibi, Lufthansa Gold kartınızı da, İstanbul’da THY veya Amerika’daki United lounge’larında kullanabiliyorsunuz.
İstanbul Atatürk Havalimanı herhalde “lounge” açısından dünyanın en zengin havalimanı. Türk Hava Yolları ve British Airways gibi havayollarının yanı sıra neredeyse bütün bankaların “lounge”ları var. Hatta İş Bankası Millenium Lounge geçen sene dünyanın en iyi 10 havalimanı lounge’undan biri seçildi. Türk Hava Yolları’nın açıldığı günden beri pek beğenilmeyen CIP lounge’u da baştan aşağıya yenileniyor. Lufthansa, Frankfurt’ta Gold kart sahibi müşterilerinin kullanımı için fıçı bira ve kulplu bira bardaklarına kadar bir birahane görüntüsünde bir lounge açtı. British Airways’in Londra Heathrow havalimanındaki Executive Lounge’unda uçağınızı beklerken Fransız, İtalyan, İspanyol ve Yeni Dünya şaraplarından küçük bir şarap tadımı yapabilirsiniz. Cathay Pacific ile Hong Kong’dan aktarma yapıyorsanız, havayolunun lounge’unda küçük bir otel odası boyundaki duşa girip, duvardan akan suların eşliğinde bir yağmur duşunun altında yorgun vücudunuzu diriltebilirsiniz.
Bir de tabii ki havayolu ve otel kartlarınızla hava atabilirsiniz. Sürekli seyahat eden bir
iş adamımın hayatını konu eden “Up in the Air” filminde George Clooney kaldığı otelin barında tanıştığı Vera Farmiga’yla flört ederken, konu seyahatlere ve haliyle kartlara geliyor. İkisinde de neredeyse seyahat ile ilgili bütün kartlar var. Poker oynuyormuş gibi karşılıklı masanın üstüne kartlarını dökmeye başlıyorlar, gümüş, altın, platin kartlar derken, George Clooney en etkilyici olacağını düşündüğü “loyalty card”ını bırakıyor masanın üzerine. Vera’nın gözleri ışıldıyor çok az kişide olduğunu bildiği kartı görünce. “Çok etkilendim” diyor şaşkın yüzünde hafif bir gülümsemeyle: “Bu kart çok seksi”.

DİĞER YENİ YAZILAR