Hamburg’da bir sonbahar

Hamburg´a gitmeniz için o kadar çok neden var ki!

Haberin Devamı

Eskiden Pazar sabahlarının erken saatlerinde, üzerlerinde martıların çığlıklar atarak dolaştıkları balıkçı tekneleri Hamburg limanına girdiklerinde halk onları karşılardı. Hem de ne karşılama! Balık halinde kurulmuş ızgaralarda sosisler, balıklar kızartılır, halk erkekli kadınlı ellerinde bira bardakları müzik eşliğinde soğuk denizlerden evlerine dönen balıkçıları karşılardı. Bu yeme içme, eğlenme keyfi saat 9 sularında halk pazar ayini için kiliseye gidebilsin diye sona ererdi. Artık balıkçı tekneleri Elbe Nehri’nden limana kadar gelmiyorlar, ama bu geçmişi yüzyıllara dayanan gelenek hâlâ yaşatılıyor.
Nezih Deniz ile Elbe Nehri’nin kıyısındaki eski hal binasına geldiğimizde hava daha ağarmamıştı. Kuzey Denizi’nden gelen soğuk rüzgar yüzlerimizi okşuyordu, ama üşümüyorduk, hatta bazen yüzünüze vuran serinliğin hissettirdiği gibi hoşumuza bile gidiyordu. Vücutlarımız nasılsa bir gün önce Hamburg’da aldığımız koyu lacivert denizci kabanlarının koruması altındaydı. Sevgili eşlerimiz Suzan ile Lale otelde sıcak yataklarının içinde uyumaya devam ettikleri için rahatlıkla birer bira ve sosis aldık, sabah 6’da bira içmek her zaman yaptığımız bir şey değildi, gülümseyerek bardaklarımızdan birer yudum alıp, kalabalığın içine karıştık. Eski balıkçı halinin bir ucuna kurulmuş bir sahnede yaş ortalaması bizden on yaş kadar yüksek olan bir grup rock çalıyordu. Biraz onları dinleyip, hem onların, hem de kendimizin haline güldükten sonra dışarıya çıktık. Rıhtıma bağlı tek bir balıkçı teknesi hâlâ orada eski günlerin bir şahidiymiş gibi duruyordu. Daha uzakta ise iki romorkör dev bir tankeri Elbe’nin gri sularında çevirerek yerine yerleştirmeye çalışıyordu. Tanker yerine yerleştiğinde hava aydınlanmış, bizim de biralarımız bitmişti, otelimize döndük.
Hamburg’da Amsterdam veya Venedik’ten daha çok köprü bulunduğunu biliyor muydunuz? Bir de şehrin ortasında iki göl var, etrafları yeşillikler, parklarla süslü olan. İkinci Dünya Savaşı’nda İngilizler tarafından bombalanarak hemen hemen tamamen yıkılan şehir eski haline sadık kalınarak yeniden inşa edilmiş ve Avrupa’nın yürümesi, gezilmesi en keyifli şehirlerinden biri haline gelmiş.
Buna bir de aralarında 11’i Michelin yıldızlı harika restoranlar eklerseniz, Hamburg hele bahar aylarında uzun bir hafta sonu için ideal bir şehir oluyor. Şehrin ana alışveriş caddesi Mönckebergstrasse, her Alman şehrinde olduğu gibi genellikle gotik olan şehrin en görkemli binası Rathaus’un (Belediye binası) önüne kadar uzanıyor. Buradaki Cafe Paris çok keyifli eski bir bistro, lüks butik ve mağazaların olduğu Jungfernstieg’deki Friesenkeller ise Kuzey Almanya’nın muhteşem birası Jever eşliğinde güzel Alman yemekleri tatmanız için göl kenarında keyifli bir balkonu olan eski bir restoran. Göllerden Binnenalster aralarında Vier Jahreszeiten (küçücük, ama çok hoş ve şık barı var) ve Atlantic Kempinski gibi şehrin en iyi otellerinin de olduğu güzel binalarla sarılmış.
Gece kulüpleri ve “kırmızı noktalı” caddeleriyle ünlü St Pauli semti için tam bir “kült” futbol kulübü olan takımının maçına rastlarsanız gidin demekle yetineceğim, ama Elbe Nehri’nin kıyılarındaki eski depoların restore edilmesiyle ortaya çıkan Speicherstadt’a mutlaka uğramalısınız.

Dünyanın en büyük oyuncak tren müzesi

Buradaki Miniatur Wunderland iki kardeşin 6 milyon euro harcayarak ortaya çıkardıkları adı gibi “harika” bir müze, bir oyuncak tren müzesi! Bin 150 metre karelik bir alanda 12 km uzunluğundaki raylarda 890 tren, dağların arasında, köprülerin üzerinde, inanılmaz derecede detaylı işlenmiş köylerin, şehirlerin arasında dolaşıyorlar. Yukarıdan baktığınız şehirlerde bir yandan trenler istasyonlarda durup kalkarken, öte yandan yollardaki kazalara maket polis araçları ve ambulanslar, evlerde arada bir çıkan yangınlara itfaiye araçları müdahale ediyor. Saatlerinizi geçirebileceğiniz bu dev minyatür sistem 40 bilgisayar tarafından senaryolandırılarak yönetiliyor.
Speicherstadt’taki Carls Brasserie de, dünyadaki tek Michelin yıldızlı Türk şef Ali Güngörmüş’ün Le Canard Nouveau’su da oturup nefis yemekler eşliğinde nehir kıyısında oturup bu güzel şehri seyredip ondan giderek daha çok hoşlanmanızı sağlayacak restoranlar, bir bakıma eski balık halinde gün ağarmadan bira ile sosis veya balık yemek gibi...

DİĞER YENİ YAZILAR