Güney Afrika’nın şarap cenneti: CAPE TOWN

Dünyanın en güzel şehirlerinden birinden, Cape Town’dan dünyanın en güzel vadilerinden birine ulaşmanız bir saat sürüyor

Haberin Devamı

Sivri dağlar arasındaki yemyeşil vadinin üç tarafına serpiştirilmiş olan Stellenbosch, Paarl ve Franschhoek birbirlerine yirmişer dakikaka mesafede birbirinden şirin kasabalar. Franschhoek aralarında açık farkla en masalsı olanı. O da diğerleri gibi Güney Afrika’nın en önemli şarap bölgelerinden birisi. Ama vadilerin en içeride olanı ve üç tarafı sarp dağlarla kapalı. Tanrı’nın özenerek yarattığı bu yemyeşil vadinin yamaçlarındaki bağları at sırtında gezip, farklı şarapları tadıp unutamayacağınız bir gün yaşayabiliyorsunuz.


Napolèon’un en sevdiği şarap
Franschhoek’daki Le Quartier Française ile La Residence’ın ikisi de bu rüya gibi kasabada kalınacak rüya gibi oteller. Le Quartier Française’in restoranı Tasting Room dünyanın en iyi restoranlarından biri ve tam bir yemek tapınağı! Mutfaktaki genç Güney Afrikalı şef Margot Janse mucizeler yaratıyor. Menülerimizi incelerken artık tatlı şarap uzmanı olma yolunda emin adımlarla ilerleyen sevgili arkadaşım Ayşe Terzioğlu hemen bir kadeh Vin de Constance sipariş etti. Anayurdu bizim topraklarımız olan, ama nedense bir türlü kıymetini bilmediğimiz Muscat üzümünden yapılan bu muhteşem tatlı şarap bizim Ayşe’den önce bir zamanlar Napolèon Bonaparte’ın en sevdiği şarapların başında geliyormuş. Lale de ona uyunca ben de karımın kadehinden tatlı yudum(lar) almaya başladım. Koyu altın renkli bu iksir bir Sauternes veya Alman Trockenbeerenauslese’si kadar yoğun lezzetli olabiliyor ve fiyatı sadece 30 Euro kadar.
Ülkemizde bu kadar tatlı şarap eksikliği varken neden her ithalatçı bu tip şaraplarla ilgileneceğine hâlâ vasat İtalyan şaraplarıyla ilgilenir anlamak imkansız. Vin de Constance’ın üzümlerinin alındığı Klein Constantia bağları Table Mountain’ın Cape Town’a bakmayan yamaçlarında, neredeyse şehrin içindeler. Buradaki The Cellars-Hohenort oteli ile La Colombe restoranı da bir lezzet seyahati için ideal duraklar.
Fiyatlar İstanbul’dan yüzde 30 daha ucuz
Tasting Room’a dönecek olursak, her biri birbirinden lezzetli olan 4 veya 6 yemekten oluşan tadım menüsünün yanında Franschhoek’un en iyi şaraplarından Boekenhoutskloof (Bukenhautskloof okunuyor) Cabernet Sauvignon içtik. Boekenhoutskloof bir kült şarap, iyi bir Şiraz da yapıyorlar, ama Cabernet şimdiye kadar içtiğim en iyi Güney Afrika şarabıydı. Aralarında ismini duymadığımız av etlerinin de bulunduğu yemekler için kelimelerin bittiği yer demekle yetineceğim, çünkü bir seyahat yazarının yazdığı gibi “Margot Janse’nin mutfağından sonra başka bir boyuta geçmeniz gerekir.” Yemeği nefis bir Güney Afrika port’u Allesverloren ile taçlandırdık, dört kişi İstanbul’un iddialı restoranlarında önümüze gelenlerin yüzde otuzu kadar altında bir hesap ödedik. Ve birbirimize neden bizim şarap bölgelerimizde, Mürefte’de, Saros’ta, Denizli Güney’de böyle oteller yok, niye büyük şehirlerimizde bile bu fiyatlara bu yemekleri yiyebileceğimiz restoranlar yok diye sorduk.
Ülkemize ithal edilen şaraplar arasında çok fazla Güney Afrika şarabı yok. Ancak restoranlarımızdan birisinin şarap listesinde Stellenzicht Shiraz görürseniz tadın derim, pişman olmazsınız. Öte yandan Güney Afrika seyahatinizden dönmeden Vin de Constance almak istiyorsanız, Franschhoek veya Cape Town’daki bir şarap mağazasına gitmelisiniz, çünkü havalimanındaki Duty Free Shop’ta bulunmuyor. Türkiye’de ise Ayşe’nin yanında getirdiği birkaç şişenin dışında bulmak imkansız. Onları da herhalde kendisi arkadaşlarıyla içer.

DİĞER YENİ YAZILAR