Geçen hafta devlet büyüklerimiz "Sosyal medya ile ilgili bazı düzenlemeler yapılacak, ancak bu bir yasaklama değil, medeni ülkelerde, Avrupa'da yapılan uygulamalara benzeyen bazı düzenlemeler olacak" mealinde bir şeyler söyleyince "Eyvah" dedim ve aklıma geçen ay yapılıp hayatımıza giren alkol ile ilgili düzenlemeler geldi.
Alkol ile ilgili düzenlemeler yapılırken devlet büyüklerimiz itirazların boş olduğunu, bu düzenlemelerin aynı şimdi sosyal medyaya planlanan düzenlemeler gibi "Avrupa ülkeleri ve Amerika'daki uygulamalar" örnek olarak yapıldığını vurgulamaya çalışmışlardı. Ama gelin görün ki, Avrupa ülkeleri ve Amerika'da durum pek bizdeki yeni durum gibi değil. Evet, çok vurgulandığı gibi Amerika başta olmak üzere medeni ülkelerin neredeyse hepsinde ellinizde bir şişe bira ile sokaklarda gezemezsiniz, ama bizim burada da aklı başında kimse “İnsanlar ellerinde bira şişeleriyle gezsinler, bu bir kişisel hürriyettir” demedi. Alkol satışının belirli saatlerde satışının kısıtlanması da bazı batı ülkelerinde vardır, ama bizdeki saat 10 ile sabah 6 arası doğrusunu isterseniz abartılı oldu.
Alman Federasyon engellemeye kalkıştı
Son düzenleme ile bizde tamamen ortadan kaldırılan spor kulüpleri ile alkollü içkilerin birlikteliği ise oldukça eskilere dayanır. İlk olarak 1970’li yıllarda o zamanlar Bundesliga’da oynayan Eintracht Braunschweig adında bir kulüp bir likörün adını formalarına yazdırmıştı. O zamanlar daha forma reklamları yasaktı ve DFB (Alman Futbol Federasyonu) bunu engellemeye kalkmıştı. Eintracht Braunschweig yöneticileri ise “Kulübün ismini de formalarımıza yazmamızı da engelleyemezsiniz ya” diyerek federasyonu kulübün adını Eintracht yerine "likör firmasının adı" Braunschweig olarak değiştirmekle tehdit etmişlerdi. Sonrası çorap söküğü gibi geldi, kulüpler bırakın formaların üzerini, futbolcuların şortlarının arkalarını bile reklamlarla doldurdu. Bu reklamlarin arasında da bira başta olmak üzere alkollü içkilerin payı oldukça çoktu.
Borussia Mönchengladbach uzun yıllar formasında bira reklamı taşıdı. Alman 3. Lig'de bile 20 bin seyirciye oynayan anarşist ruhlu bir kulübü St. Pauli kahverengi formalarının üzerinde yıllarca bir Amerikan viskisinin reklamı taşıdılar. Bundesliga takımlarından Eintracht Frankfurt hâlâ formalarında bira reklamıyla oynuyor. Tugay’ın eski takımları Blackburn Rovers ile Glasgow Rangers bir İskoç birasının, Chelsea ise yıllarca formalarında bir Amerikan birasının reklamları ile oynadılar. Everton'un bu sezon ki formalarında bir Tayland birasının adı vardı. Liverpool kırmızı formasının üzerinde bir bira firmasının reklamıyla sahaya çıkıp İstanbul'daki muhteşem Şampiyonlar Ligi finalini kazanmıştı. Bizdeki şimdiki reklam yasaklarıyla Liverpool 2005 değil, 2013'te İstanbul'da oynasaydı "Bu formalarla sahaya çıkamazsınız" mı ne diyecektik! Ya da forma reklamları için yılda bilmem kaç milyon euro veren sponsor firmalar milyarların seyrettiği bir final maçında isimlerinin formalarda yer almamasına ne diyeceklerdi acaba?
Şaraplar için durum çok daha zorlaştı
Bizdeki yeni düzenlemelerin aksine Almanya başta olmak üzere Avrupa'nın birçok ülkesinde stadlarda bira satışı var. Bayern Münihli futbolcular hâlâ şampiyon oldukları yıllarda ellerinde kenarlarından köpük taşan kocaman Bavyera'nın buğday birası bardaklarıyla poz verir, hatta şampiyonluk kutlamalarında litrelik dev bardaklardaki biraları
saha içinde birbirlerinin kafasından aşağıya dökerler.
Bizde ise bırakın maçta bira ile şampiyonluk kutlamayı piyasaya yeni çıkan bira, şarap veya rakı gibi markalarını tanımak bile yeni getirilen reklam yasaklarıyla imkansız. Hadi rakının pek reklama ihtiyacı yok diyelim, ama son yıllarda büyük gelişme göstererek yabancı uzmanların dikkatini çekmeye başlayan şaraplarınız için durum çok zor. Fransızlar "Bir bağdan şarap almak için en az beş, iyi şarap almak için ise en az 10 yıl gerekir" derler. Milyonlarca liralık yatırım yapmış birçok yeni şarap üreticimiz 5-10 yıl sabırla bekleyip piyasaya sürdükleri şaraplarını tanıtmak imkanından artık yoksunlar. Bununda şarapçılığımızı çok olumsuz etkileyeceğini bilmek için kahin olmaya gerek yok.
Bu yazının bira veya şarap içmeyi özendirmek gibi bir amacı yoktur. Olur da özenirseniz, vaktiyle Sovyetler Birliği'den Amerika'ya göç etmiş olan Rus komedyen Yakov Smirnoff'un sözleri aklınıza gelsin: "O zamanlar Rusya'da sadece iki TV kanalı vardı. Birinci kanal sırf propaganda idi. İkinci kanalı açtığınızda ise karşınıza çatık kaşlı bir KGB subayı çıkıp 'çabuk birinci kanalı açın' diye bağırırdı."
Formalardaki içki reklamının tarihi...
Haberin Devamı