Ege’nin tam ortasında bir lezzet üssü Sifnos...

Alabildiğince uzanan lacivert denizi, sakinliği ve aşkla harmanlanan yemek kültürüyle Sifnos, Yunan adalarının cennete açılan bir kapısı gibi...

Geçen hafta Milos’daydık. O kadar güzel bir ada ki deniz kenarında oturup yazımı yazarken gemiyle uçağı karıştırıp Pire’den bir saat mesafede olduğunu yazmışım, oysa bu süre Yunanistan’ın çok iyi çalışan adalararası hızlı gemileriyle bile 3 saat olmalıydı. Bu hafta ise Milos’un kuzeyindeki Sifnos adasındayız. Sifnos, Milos’a 40 dakika, Pire’ye ise 2 buçuk saat mesafede, ki bunlar bu sefer kesin bilgi! Sifnoslular’ın Milos’un şimdi Louvre müzesinde sergilenen ünlü Milos Venüsü heykelini kıskandıkları Miloslular’ın ise Sifnos’un olağanüstü lezzetli mutfağını kıskandıkları söylenir. Ben iki adayı da çok sevdim, ama Sifnos’un yemeklerini kıskanmakta Miloslular’ın ve hatta diğer adalıların kıskanmakta haklı olduklarını söyleyebilirim. Çünkü gittiğim onlarca Yunan adasının hiçbirinde Sifnos’ta yediğim yemekleri yemedim diyebilirim. Ama isteseniz ilk önce adaya ayak basalım.

Haberin Devamı

Kokoreççi bile var

Sifnos en güzel Ege adalarından biri olmalı. Küçük bir koyun kenarındaki limanı Kamares’in bulunduğu koyu saran tepelere tırmanan yol yamaçlarda taş duvarların tuttuğu teraslarda zeytin ağaçlarının arasında yükseliyor. Yol tepeye ulaştığında karşınıza birbirine yapışık üç köy çıkıyor. Bunlardan Apollonia köyün merkezi, birçok Ege adasında olduğu gibi korsan saldırılarına karşı korunaklı olsun diye deniz kenarından uzak, tepelerin üstünde. Apollonia küçük bir köy meydanı, kilise ve etrafındaki evlerden oluşan sakin, adeta uykuda bir köy. Birkaç dükkan, iyi bir dondurmacı, hatta kadim dostum Mehmet Yaşin’in kulakları çınlasın, bir de kokoreççi! Tepedeki Apollonia’dan kıyısına inen birkaç yol var. Bunlardan biri, adı üstünde kıyıdaki bir kayalığın üstünde kurulu bir kalenin kenarına yapışmış Kastro’ya iniyor. Kastro’dan Ege’nin lacivert sularına uzanan küçücük, kayalık bir yarımadanın üstünde Eklisaki Epta Martiron (yedi şehit şapeli) dünyada Ege ile ilgili en çok yayınlanan görüntülerden birisini sunuyor, tepede oturup seyrine doyum olmuyor. Burası Atinalılar’ın düğünler için en tercih ettiği yerlerden biriymiş, görünce hiç şaşırmamak gerekiyor diyorum.

Haberin Devamı

İzmir köftesi güzel sürprizdi

Gelelim Sifnos’da yiyip içmeye. Adanın iki kumsalından Platis Gialos’daki Omega 3 adıyla balığın sağlığa faydasını vurguladığı kadar modern sunumlarıyla dikkat çeken bir restoran. Adanın en güzel plajı Vathi. Kumsaldaki Tsikali iyi bir taverna adeta deniz kenarındaki bir Yunan tavernasının sadece deniz mahsüllerinden ibaret olmadığını gösteriyor. Buralarda ilk defa rastladığım Smyrna (İzmir) köfte ise lezzetli bir sürprizdi.

Serifos’u listenize eklemeyi unutmayın

Vathi’de kumsalın üstündeki Manolis’e gelince, itiraf etmeliyim ki Ege adalarında bu kadar etkilendiğim bir tavernaya az rastladım. Manolis 1976 yılından beri burada, artık mutfakta oğlu Stelyo ve karısı var. İçeriye girdiğinizde bizim tipik esnaf lokantalarından biri ile karşılaşıyorsunuz, tepsilerde seçmeniz için çoğu kendi çiftliklerinin fırında pişmiş kuzu ve keçi eti olan nefis domates soslu yemekler bekliyorlar.

Haberin Devamı

Ama Monolis’in muhteşem yemekleri dışında beni çok şaşırtan yönü 10-15 tane Yunan “craft” birasının olduğu bira listesi oldu. O akşamlık uzoyu bıraktık ve sevgili şarapsever dostlarım Dr. Mehmet Ömür ve Erhan Palaoğlu ile bir Yunan adasındaki bir kumsalda, bir tavernada meze eşliğinde bira tadımı yaptık. Flaros Session Ale ile Eğriboz adasından Pikri IPA ve Septem Sunday’s Golden Ale çok etkileyiciydiler.

Fıçı Voreia Pilsner ise bu coğrafyada bulmayı hayal bile edemeyeceğimiz kadar iyi bir Pilsen birasıydı. Manolis ve bir balıkçı lokantasının neden sadece balık uzo veya rakıdan ibaret olmaması gerektiği başka bir yazı konusu olmalı, zaten yerimiz de yalmadı.

Onun için bu haftalık Ege Adaları programınıza Milos ve Sifnos’u, hatta kayalık bir tepenin üstüne kurulu köyüyle Serifos’u da ekleyin demekle yetineceğim.

DİĞER YENİ YAZILAR