Hawaii Adaları 19. yüzyılın sonlarına kadar bağımsız bir krallıktı. Son kral Kalauka yemeye, içmeye ve eğlenceye düşkünlüğü ile ünlüydü, hatta lakabı da “Merrie Monarch”, yani “neşeli, eğlenceli hükümdar“dı. Hal böyle olunca partilerden devlet işlerine ayıracak pek zamanı yoktu ve öldüğünde de yerine geçecek olan kızkardeşi kraliçe Liliu’ya bırakacak bir krallık kalmamıştı. Uzun zamandır bu cennet adalara sahip olmak için yarışan Avrupa’nın sömürgeci güçlerinden Almanya ve Fransa ile Amerika’nın etkili olmaya çalıştığı Hawaii, sonunda Amerikalıların eline geçti. Türk Hava Yolları ile kalkıştığımız İstanbul-Los Angeles-Honolulu-Tokyo-İstanbul dünyanın çevresini dönme seyahatinin üçüncü etabında Honolulu’dan Tokyo’ya uçarken okuduğum Hawaii tarihi ile ilgili yazı Tokyo’ya yaklaşırken yerini 1945 yılına ve Tokyo körfezindeki Missouri zırhlısının güvertesine bıraktı. Orada Amerikalı General Douglas McArthur, Japon imparatoru Hirohito’ya koşulsuz teslim anlaşmasını imzalatırken imparatordan “tanrı” olmadığını da kabul etmesini istiyordu. Otuz yıl sonra tekrar ayak bastığım Japonya’da beni en şaşırtan şeylerden birisi Pearl Harbor baskını ile kendilerinin başlattıkları bir savaş olsa bile yenildikten sonra böyle bir muameleye tutulan Japonların Amerikan hayranlığı oldu. Tokyo’da neredeyse Amerikan olan her şey moda... Özellikle kentin Harajuku semtine giderseniz, punk kıyafetler giymiş sarı ve kızıl saçlı Japon gençlerinin Amerikan tarzı kafelerdeki davranışlarını hayretler içinde seyredebilirsiniz. Ama Japonya’ya tabii ki bunun için gidilmez. Vaktiniz varsa mutlaka görülmesi gereken yer Fujiyama’nın gölgesinde yapacağınız bir hızlı tren Shinkansen yolculuğuyla ulaşabileceğiniz Kyoto. Bu kent Japonya’nın eski başkenti ve oldukça iyi korunmuş bazı mahalllerinde sizi yüz yıl öncesine taşır. Kyoto’da bir geleneksel
tarzda döşenmiş Japon oteli “Ryokan”da kalmak unutulmaz bir deneyim olabilir.
Sake içerken sakin olmanız gerekiyor
Tokyo’ya gelince, 20 milyonu geçen nüfusuyla son yıllarda Mexico City ile “dünyanın en büyük şehri“ yarışına giren bu kent ne yazık ki savaşta tamamen yıkıldığı için imparatorluk sarayı dışındaki tarihi yerlerini kaybetmiş. Akasuka mabedinin çevresindeki daracık sokaklardaki küçük lokantalar bira ve sake eşliğinde başta küçük tavuk sişleri olan Yakitori emek için ideal. Japon biraları iyi, özellikle Kirin Ichi-Ban bir öğlen yemeğine harika eşlik ediyor. Sake’ye gelince, bizim buralardaki uzak doğu restoranlarında da bulunmaya başlanan sake harika bir içki. Pirinçten yapılıyor ve genellikle ılık ile sıcak arası içiliyor ve aynı bizim rakı sofrasında olduğu gibi içilirken uyulması gereken yazılmamış kuralları bulunuyor.Sake çok lezzetli olduğu kadar içimi de birçok geleneği kapsadığı için çok zevklidir. Sake içerken sakin olmalısınız. Japonlar bildiğiniz gibi çok kızgın oldukları zamanlar dışında çok sakinlerdir. Sake genellikle yemeklerde içilir ve sake servisi tokkuri’ler ile yapılır. Herkese kendi tokkuri’si verilir. Bu küçük sürahiler sakeyi sıcak tutmaya yararlar. Geleneklere göre kendi seramik kadehinize, yani sakazuki’nize sake koymanız ayıptır. Masadakilere dostluk gösterip onların sakazuki’lerine sake koymanız halinde onlar da bu çabanızı takdir edip sizin sakazuki’nize sake koyarlar. Sake içerken özellikle dikkat edilmesi gereken husus içimi çok rahat ve keyifli olduğu için sarhoşluğunun da çok kolay olmasıdır.
En büyük balık hali Tsukiji’yi görmeden dönmeyin
Yemeklere gelince, Tokyo’da her türlü mutfağı emsil eden binlerce restoran var. Ama oraya kadar gitmişken İsviçreliler’in fondüsü gibi masanın ortasında pişen Sukiyaki veya Shabu Shabu yemeden katiyen olmaz. Bir de çok usta şeflerin et kesme ve pişirme sanatlarını masanızda icra ettikleri Teppanyaki’ler var ki işte yemeğin hem göze hem de damağa hita ettikleri yerler onlar. Bizim gittiğimiz Ginza’daki Corza, muhteşem Kobe steak’i ile harika idi. Etten balığa geçecek olursak, Tokyo balık hali dünyanın en büyük balık hali ve kesinlikle sabahın erken saatlerinde kalkmanızı gerektirecek olsa bile görülmeye değer. Tsukiji’de günde 2 bin ton balık satılıyor. Sabahın ilk ışıklarıyla yapılan dev orkinozların açık arttırması ise muhteşem, ne yazık ki ziyaretçi turist sayısı çalışanlara mani olunmasın diye sınırlı tutuluyor... Dönüş yolculuğuna gelince, Narita havalimanında gittiğimiz Japon ANA havayollarının iddialı lounge’u doğrusu THY’nin Atatürk havalimanındaki yeni CIP lounge’undan sonra pek bir şey ifade etmedi. Tokyo-İstanbul uçuşu 10 saat kadar sürüyor. Skytrax tarafından geçen sene “dünyanın en iyi premium ekonomi koltuğu” seçilen yeni Comfort Class koltukları, business class rahatlığına yakın bir rahatlığı ekonomiye yakın bir fiyat ile sunduğu için özellikle uzun uçuşlarda tercih edilebilir. 8 günde dünyanın etrafını döndükten sonra uçağımız İstanbul’a inişe geçtiğinde Türk kahvelerimizi yudumlayarak yorgunluğumuzu gidermeye çalışıyorduk, ama arka arkaya yediğimiz jet-lag’lerin tesiri oldukça uzun süreceğe benziyordu. Belki de bir gezginin dediği gibi sahiden “Bazen tatile en çok ihtiyacı olan kişi tatilden yeni dönmüş olandır.”
Dünyanın etrafındaki son durak Tokyo
Tokyo’da yapılacaklar listesi
Haberin Devamı