Doktor No ve Jamaika

Ian Fleming herhalde ellili yıllarda Jamika’da deniz kenarındaki evinde oturup yazdığı casus romanlarının bu kadar tutacağını rüyasında bile görmeye cesaret edemezdi

Haberin Devamı

Ama 007 James Bond dünyanın en ünlü ajanı oldu ve birbirinden muhteşem lokasyonlarda çekilen filmlerindeki birbirinden güzel “Bond kızları”, kullandığı arabalar, hatta başta “shaken, not stirred Vodka Martini” olmak üzere içtiği içkilerle hepimizin hayatında bir yeri oldu.


Jan Fleming yazdığı 007 romanlarında kahramanının içkisini Votka Martini olarak belirlememişti. James Bond’un Casino Royale’da aşık olduğu Vesper’in adını verdiği favori kokteylini Ian Fleming kitabında “üç ölçek cin, bir ölçek votka ve yarım ölçek Cinzano Dry vermut” olarak tarif etmiş. Ama James Bond ilk filmi Doktor No’da yaratıcısını dinlemeyerek barmene özellikle “shaken, not stirred” yani “çalkala, karıştırma” talimatı vererek Votka Martini içmişti. Gerçi Doktor No daha ilk filmdi ve filmden akılda en çok kalan sahne Ursula Andress’in belinde kaması ve beyaz bikinisiyle Karayip denizinden kumsala çıkışı olduğu için, James Bond’un ne içtiği açıkçası daha pek kimsenin umrunda değildi. James Bond’un (o zamanlar daha Sean Connery idi) Ursula’nın dikkatini çekmek için “Underneath the mango tree” diye abuk bir kalipso şarkısı söyleyerek bu sahneyi berbat etmesi bile Ursula Andress ile Jamaika’nın tabii güzelliklerinin önüne geçememişti.


Jamaika’nın plajları ve müziği

Jamaika (Bond’un Ursula Andress’in dikkatini çekmek için mırıldandığı şarkıyı saymazsak) müziği ile özellikle reggae ve turkuaz rengi suların yıkadığı bembeyaz plajlarıyla hâlâ çok ünlüdür. Ian Fleming’in James Bond romanlarını yazdığı evi Goldeneye, adanın en güzel otellerinden biri ve James Bond meraklıları için belki de Jamaika’dayken kalınacak tek yer. Başkent Kingston ile Goldeneye arasında kahvesiyle ünlü Blue Mountains var. Buradaki eski bir kahve plantasyonu bir butik otele çevrilmiş. Dağlar arasında gizlenmişken, aşağıda uzanan Kingston’un ışıklarına karşı bir, hayır Votka Martini demeyeceğim, Planter’s Punch veya Mojito içmek için ideal. Ne de olsa, Halle Berry de, Die Another Day’de Ursula Andress taklidi bir sahnede bu sefer Küba’da denizden çıktıktan sonra James’in (bu sefer Pierce Brosnan) uzattığı Mojito’yı yudumlamıştı. Yani Mojito ile konudan da uzaklaşmamış olursunuz.


Bond’un aksiyondan göremediği Siena

Eski Bond’lardan Roger Moore, “Yeni James Bond filmlerinde çok fazla şiddet var, izlemekten artık zevk alamıyorum” diye şikayet etmiş. Gerçekten de özellikle son 007 filmi Quantum of Solace neredeyse başından sonuna sırf aksiyon. Eski filmlerindeki hoş ve yerinde espriler artık yok. Hatta Bond koşuşturmaktan neredeyse içki içmeye bile zaman bulamıyor. Gerçi son filminde gene iki arada bir derede Vesper Marini içiyor, hatta içine koyulacakları sayarken cini bile Gordon’s olarak markasıyla söylüyor, ama film sonra gene nefes nefese geçiyor.
Quantum of Solace da, aynı diğer Bond filmleri gibi muhteşem yerlerde geçiyor. Hele ilk baştaki kovalamaca sahnesinin çekildiği Siena, gezmekten, seyahat etmekten hoşlanan herkesin hayallerine giren bir yer. Siena ortaçağdan kalma bir harika, hele Palio olduğu günlerde, yani Quantum of Solace da olduğu gibi, herkesin rengarenk (ve biraz abartılmış) ortaçağ kıyafetleri giyip piazza’daki, yani şehir meydanındaki at yarışlarını seyrettiği günler, çok kalabalık, ama unutulmaz oluyorlar.
ChIantI İçmeden gerİ dönmeyin
Siena’da yapıldığı 1348 yılında İtalya’nın en yüksek kulesi olan Torre del Mangia’nın 500 merdivenini tırmanıp, şehrin turuncu kiremit çatılarının arasında kaybolan daracık sokaklarına yukarıdan bakmalısınız. Şehrin ötesinde Toskana’nın yemyeşil tepelerinin yükselmekte değil, önünüzde uzanmakta olduğunu göreceksiniz. Burası İtalya’nın en tanınmış şarap bölgesi Chianti ve onun bağlarıdır. Bu teplerdeki köylerdeki osteria’larda, yani kır lokantalarında masanızda bir şişe Chianti ve nefis yemeklerle karşınızdaki yükselen Siena’yı seyrederek unutulmaz bir yemek yiyebilirsiniz.
James Bond, son filminde, hele Siena’daki sahnelerinde koşuşturmaktan, bırakın Chianti içmeye, nefes almaya bile zaman bulamamıştı. Ama Siena, hatta bütün Toskana, o kadar güzel ki, siz sakın ola ki, yolunuz Siena’ya düşerse, öyle yapmayın.


Nerede kalınır?

n Grand Hotel Continental Siena
00-39-0577-56011
www.ghc.royaldemeure.com
n Hotel Duomo
00-39-0577-298088
www.hotelduomo.it


Casino Royale ve Montenegro (Karadağ)


James Bond romanlarının ilki Casino Royale, başrolünde George Lazenby’nin oynadığı başarısız bir denemeden sonra Daniel Craig’in ilk 007 rolünü oynadığı film olarak tekrar çekilmişti ve büyük kısmı Montenegro’da (Karadağ), daha doğrusu Montenegro’daki bir kumarhanede geçiyor. Gerçi dışarısı daha sonraki sahnelerde az da olsa görüldüğü gibi o kadar güzel ki, insan neden filmin bu kadar büyük bir bölümünü kumarhanede çekmişler diye şaşırmadan edemiyor.
James Bond bu sefer Daniel Craig’in vücudunda kumar masasına oturuyor ve Martini’sini aynı yaratıcısının kitapta belirttiği tarifle ısmarlıyor: “Üç ölçek cin, bir ölçek votka ve yarım ölçek Kina Lillet vermut, shaken, not strirred, ince bir limon kabuğu ile.” Ama ne var ki, Bond’un masada şansı pek iyi gitmiyor ve havasını süratle kaybediyor. Hatta İngiliz hükümetinin verdiği bütün parayı kaybedince, hazineden sorumlu kız arkadaşından oyuna devam edebilmek için ek para alamadığı gibi azar da işitiyor. 007 karizma çizilmiş vaziyette bara gidiyor, bir Martini Dry istiyor, barmenin “çalkalanmış mı, karıştırılmış mı” sorusuna ters bir bakışla cevaplıyor: “Sanki umrumdaymışa benziyor muyum?” Ve işte bu sahne benim için James Bond’un bittiği an oluyor.
ZamanI unutturan daracIk sokaklar
Montenegro, ya da bizim bildiğimiz adıyla Karadağ, Adriyatik denizi kıyısında Hırvatistan ile Arnavutluk arasında sıkışmış bir ülke. Osmanlı zamanında bağımsızlığını korumayı başarmış olan Karadağ uzun yıllar Yugoslavya’nın bir parçası olduktan sonra birkaç yıl önce Sırbistan’dan ayrılarak tekrar bağımsız olmuş. Sarp dağların adeta denizin içine düştüğü Karadağ’ın kısa birbirinden güzel koylarla bezenmiş. Bunlardan en büyük ve ünlüsü Boka Kotorska bir körfezden çok fiyorda benziyor. Kıyılarındaki köylerdeki taş evlerin arasındaki daracık sokaklar zamanı unutturuyor. Venediklilerin bölgedeki ticarete hakim oldukları zamandan kalan saray yavrusu villalar gölün kıyısında yükseliyor.
Körfeze adını veren Kotor bunların en önemlisi, UNESCO Dünya Mirası kapsamında koruma altında. Hotel Splendido kalınacak en iyi otel. Kotor’un karşısındaki Perast ise Catherine Zeta Jones ile Michael Douglas’ın burada bir ev almalarıyla ünlenen bir köy. Perast da evi olanlar arasında Goran Bregoviç ile Sırp sanatçılar ve Belgrad sosyetesinin önemli simaları da bulunuyor. James Bond da arada bir uğradığına göre, Karadağ ilginç bir yere benziyor.


Nerede kalınır?

n Hotel Splendido
0086-381-82-301700
www.splendido-hotel.com
n Villa Montenegro
0086-381-86-468802
www.villa-montenegro.com

DİĞER YENİ YAZILAR