Uluslararası Bira Günü’nde biraseverler bir araya gelip birbirlerine bira ile ilgili hediyeler veriyorlar.
2007 yılında Kaliforniya’da bir grup arkadaşın kendi aralarında başlattıkları bir bira günü on yıl içinde altı kıtada elliden fazla ülkeye yayılınca her yıl bütün dünyada kutlanan “Uluslararası Bira Günü”ne dönüştü. Bu günde biraseverler bir araya gelip bira içiyorlar, birbirlerine bira ile ilgili hediyeler veya zor bulunan biraları veriyorlar. Bira Günü’nün tarihi aslında ağustos ayının ilk cuma günü, ama biz bir grup birasever daha perşembe günü Frankie’de buluştuk. Konu bira olunca insan daha esnek olabiliyor ve “Avustralya Bira Günü’ne girdi, biraz önce Tayland da girdi” gibi bahanelerle kutlamalara bir gün önceden başlamak mümkün oluyor. Biz de Frankie’de öyle yaptık.
Raf ömrü kısaldı lezzet arttı
Şef baharatlı çıtır ekmekler, sirke ile turşulaştırılmış ayşekadın fasulye, karides ve bamya tempura gibi bira ile uyacağınıza karar verdiği başlangıçlar yapmış ve iyi de etmişti. Trüflü patates eşliğindeki şişko dana sosislerini de unutmamış olması memnuniyet vericiydi. Yaz sıcağında biranın yemekle çok iyi gittiğine karar verince ana yemekte de biraya devam ettik. Amerikalıların “Surf & Turf” dedikleri aynı tabağı birbirlerine değmeden paylaşan istakoz ile antrikot benim gibi talebelik yıllarını oralarda geçirmiş biri için güzel bir sürprizdi. Masamızda Efes Pilsen’in etiketlerinden tadına kadar yenilediği biralar vardı. Biraların raf ömrünü bir yıldan altı aya çekmiş olmalarının etkisi tada çok olumlu yansımış, Pastörsüz kıvamında taze ve şerbetçiotunun eskiye oranla kendini daha çok belli ettiği lezzetli bir bira ortaya çıkmış. Biraya acımtrak lezzetini veren şerbetçiotu, ki yeni öğrendim halk arasındaki diğer bir adı “bira çiçeği” imiş, ülkemizde, Bilecik’te yetiştiriliyor. Şerbetçiotu boyu 7 metreye kadar ulaşan bir bitki, kilomet-relerce araziye yayılan tarlaları etkileyici oluyor, biraya kattığı lezzet ise daha da etkileyici oluyor.
Ülkemizde biranın özel sektör tarafından üretilmesi 1969 yılında arka arkaya Efes Pilsen ile Tuborg’un kurulmasıyla başladı. Bu iki şirket de neredeyse 50 yıldır bira içmemizi sağlamaya devam ettiler. Son yıllarda da yaptıkları yeniliklerle biraseverleri memnun ediyorlar. Öte yandan son on yılda ithalatın açılmasıyla bildiğimiz sarışın lager biraların dışında ale, IPA, stout gibi farklı biralarla tanıştık. İthal biralarda ne yazık ki çeşitli nedenlerden devamlılık olmuyor, ama genelde bakacak olursak biraseverler için biradaki durumumuz on yıl önceden çok daha iyi! Uluslararası Bira Günü’nü kaçırdım diyorsanız, önümüzdeki hafta, 8-12 Ağustos’da Londra’da Great British Beer Festival var. İngiltere olunca tabii başta Ale biralar ve son yıllarda “craft beers” olmak üzere yüzlerce birayı tadabileceğiniz bu festival her biraseverin hayatında hiç değilse bir defa gitmesi gereken bir bira ziyafeti. Bir de adı Oktoberfest, yani “Ekim Festivali” olmasına rağmen Eylül ayının sonunda Münih’te yapılan dünyadaki bira festivallerinin en ünlüsü var, Oktoberfest’te çeşit pek yok, ama keyif ve eğlence çok. Bu festivale sadece Münih Belediyesi sınırları içinde üretim yapan iki elin parmaklarından az bira üreticisi katılıyor ve festival için özel üretilen bira içiliyor. Ama ne içiliyor!
O tamamen başka bir yazı konusu, zaten Oktoberfest’e de şurada bir buçuk ay kaldı, onu da o zaman yazarım.