15 Nisan’a kadar “Lokanta’da Bira” günleri düzenleyecek Mehmet Gürs’ün söylediklerine kulak verin: “Farklı biralarla, farklı yemeklerin mükemmel uyumunu insanlara göstermek ve insanların lezzet dünyalarını genişletmek istiyoruz. Türkiye’de herkes tek tip bira içiyor. Oysa bira dünyası şaraptan bile daha zengin.”
Mehmet Gürs, ABD’de Johnson and Wales University’de, turizm ve mutfak eğitimi gördükten sonra İstanbul’a geldi. Mutfağa girdi... 1996’da Nişantaşı’nda Downtown isimli bir restoran açtı. Şefin “kendilerinden biri” olmasına alışık olmayan müşteriler ilk günden Downtown’u mesken tuttu. Lokanta, Caterer, Num Num, Mikla, ile mutfağına ismini verdiği lokanta sayısını çoğalttı. Onunla ilgili çok şey okumuş olabilirsiniz ama bira tutkusunu bilenleriniz herhalde çok değildir. Ben biliyorum, çünkü beraber bira içerek Lokanta’da “Bira ayı” üzerine konuştuk.
Conde Nast Traveller dergisi İstanbul ile ilgili bir yazıda senden “Überchef” diye bahsetmiş.
İyi bir şey olmalı(gülüyor).
Bana “aşmış şef” gibi geldi.
Ne diyeyim ki? Mikla ile Lokanta hakkında uluslararası basında çok iyi yazılar çıktı. Bu kadarını biz bile beklemiyorduk. Wall Street Journal bir buçuk sayfa ayırdı. Financial Times Mikla’dan bahsetti. Bu Türkiye’de alışık olmadığımız bir ilgi.
İstanbul’da uluslararası standartlarda restoran sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Sence neden bu kadar az?
Bu tüketim bilinci ile ilgili bir şey. Bilinç artarsa iyi restoran sayısında artış olur. Bir yerlerde bir kıvılcım çakmalı ki, devamı gelsin. Bazen diyorum ki keşke müşterilerimiz başka şeyleri de cep telefonu ve araba modelleri gibi takip etseler. Onları bildikleri gibi şarabın, yemeğin de iyilerini merak etseler, öğrenseler.
Nişantaşı’ndan Beyoğlu?
Nişantaşı kötü diyemem, ama Beyoğlu’nda olmaktan çok memnunum. Burada İstanbul’u hissediyorsun.
Mikla’yı izah etmek daha kolay. Peki ya Lokanta?
Lokanta komik bir yer. Bir çok ilki yaptığımız yer. Beyoğlu’nda yazın dama çıkan ilk biz olduk. Bira ile yemek uyumu üzerinde çalışmaya da keyifli bir yemeğin fazla resmiyet, fazla finfon olmadan yenilmesi için başladık. Yurtdışında bunu brasserie’ler, bistro’lar, trattoria’larda yapabiliyorsunuz. Bir de bildiğin gibi benim biraya olan tutkum da var. Hatta evde yapmayı bile deniyorum. Her zaman tutmuyor ama bazenilginç biralar çıkıyor ortaya.
Geçenlerde Mikla’da verdiğin bira yemeği oldukça konuşuldu.
Hatta tatlı ile bile bira içmiştik.
Lokanta’da bira menüsünde de tatlı ile bira olacak. Aslında bira dünyası şaraptan bile daha zengin. Şarabı geçiyor dersem kavga çıkacak, ama öyle! Türkiye bu lezzetleri sorgulamadı bile. Tek tip bira içiyoruz.
O zaman Mehmet Gürs yemeklerde bira içiyor...
Evet. Yaz kış canım çektiğinde bira içerim. Bira çok lezzetli, ağzı dolduruyor. Bir gün Beyti (Güler) bey ile et yiyorduk, ben de saygımdan efendice yemeye dikkat ediyordum. “Nazik olma, et yerken ağzını doldur” diye kızdı. İşte bira da ağzı lezzet ile dolduruyor. Ben bir şeyden tat alıyorsam, onu yaymaya çalışırım. Birayı fazla önemsemeyenler bile iyi bir bira içtiklerinde bayılıyorlar. Onun için farklı yemeklerle farklı biraları içince ne yapacaklarını merak ediyorum. http://www.lokantadaneve.com.
Tıbbı kazandı mutfağa girdi
Mehmet Gürs, Finli bir anneyle, Türk bir babanın oğlu.
1969 yılında Finlandiya’da doğmuş. İsveç’te büyümüş.
Yaşıtları dışarıda koştururken o, kurabiye yapıp mahallede satarmış.
Lisedeyken doktor olmak istiyormuş. Hatta İsveç’te bir tıp fakkültesini bile kazanmış. Fakat tıbba gitmekten vazgeçip, İstanbul’a dönmüş.
Hayatta iki büyük zevk olduğuna inanıyor: Seks ve yemek. Asena Gürs ile evli...
Bira dünyası o kadar zengin ki tatlıyla bile muhteşem oluyor
Birayla ilgili bugüne kadar öğrendiğiniz ne varsa unutun
Haberin Devamı