Her şey Fritz Maytag adında bir adamın San Francisco’da kapanmak üzere olan küçük bir bira fabrikasını satın almasıyla başladı. Fritz Maytag bira üretmekle ilgili hiçbir şey bilmiyordu, aldığı Anchor Steam de vasat bir biraydı. Aslında altmışlı yılların ortalarında neredeyse bütün Amerikan biraları rahat içimli, ama lezzetsiz, karakterden yoksun, sudan biraz hallice vasat biralardı. Koca ülkede sadece 55 tane bira üreticisi vardı ve ithal biralar da pek bulunamıyorlardı.
Fritz Maytag, Anchor Steam’in kapanacağını mahallenin barında barmenden duymuştu. Küçük bira tesisi de aynı mahalledeydi. Fritz Maytag’ın bir gidip bakayım demesi Amerika’da bir bira devrimini başlatacaktı. Maytag ilk olarak bira yapmayı öğrendi, bütün Amerika’yı gezip başkalarının bu işi nasıl yaptıklarını inceledi, Anchor Steam’de iyi, lezzetli bir bira yapmaya başladı. Sonra birasını sokak sokak gezerek barlara, restoranlara pazarlamaya başladı. Amerikalılar yavaşça bu farklı bir tada sahip olan biradan hoşlanmaya başladılar. Yetmişli yılların sonlarına gelindiğinde ülkenin çeşitli yerlerinde o zamana kadar pek bilinmeyen ale ve stout’lar olduğu kadar farklı tarzlarda lager biralarda üretilmeye başlandı. Jim Koch, Boston’da Samuel Adams ile American Amber (kehribar) Lager, Ken Grossman da Kaliforniya’da Sierra Nevada ile India Pale Ale tarzı biraları adeta yeniden yarattılar. Yüz yıl önce 35 tane bira üreticisinin bulunduğu Brooklyn’de de Brooklyn Brewery eski reçeteleden Viyana tarzı kızıl lager biralar üretmeye başladı.
Fritz Maytag’ın ABD’de gerçekleştirdigi bira devrimi, Avrupa’daki dev bira şirketlerinin de yaklaşımını etkiledi.
Biradaki devrim Avrupa’da
Amerika’daki craft brewer, yani butik bira üreticisi sayısı günlerimizde 2 bini geçti. Her yıl sonbaharda Denver’de yapılan Great American Beer Festival’e bu yıl 750 üretici farklı kategorilerde 3 bin 800 bira ile katıldı. Oregon eyaletinde içilen biranın yüzde kırk gibi çok yüksek bir oranı craft beer. Eyaletin en büyük şehri Portland’daki barların tezgahlarında yanyana dizilmiş onlarca bira musluğunu görmek kimseyi şaşırmıyor.
Bu bira devriminin Amerika’dan Avrupa’ya ve dünyaya yayılması çok sürmedi. Dünyanın her tarafında küçük, butik üreticiler farklı, iddialı biralar yapmaya başladılar. Hatta dev bira şirketlerinin bu modaya uymaları da gecikmedi. Danimarka’da Carlsberg kurucusunun adını verdiği Jacobsen ile, Almanya’nın en büyük bira üreticisi Radeberger de Braufactum adını verdiği az sayıda ürettikleri çok özel biralara önem vermeye başladılar. Almanya gibi geleneksel biralarda ısrarcı olan ülkeler bile bira devrimine dayanamadılar. Artık Almanya’ya giden biraseverler Münih’teki Hofbräuhaus gibi bira tapınaklarına gittikleri gibi artık Berlin’deki “Dolden Mädel” veya Hamburg’daki “Altes Mädchen” gibi hem kendi biralarını yapan, hem de yüzlerce biradan oluşan bira listeleri olan bar ve restoranlara da gidiyorlar.
Muğla’dan çıkan Gara Guzu
Biz ne yazık ki dünyadaki bu bira devriminin biraz dışında kaldık. Amerika’nın yeni kült biralarından Samuel Adams ve Brooklyn ülkemize ithal edilen az sayıda biranın arasında. Birkaç küçük ithalatçı Adnams ve Fuller’s gibi İngiliz ale’lerinden, Schneider Weisse ve Erdinger gibi Alman buğday biralarına, Belçika’nın Chimay ve Westmalle gibi Trappist manastır biralarına kadar bazı biraları bütün zorluklara rağmen biraseverlere sunmaya çalışıyorlar. Ülkemizdeki iki büyük bira üreticisi Efes Pilsen ile Türk Tuborg da bira ithalatına başladılar ve Duvel, Leffe, Guinness gibi iyi biralar getiriyorlar. Ama doğrusunu isterseniz biraseverlerin beklentileri bu ikilinin Türk biraseverler için Jacobsen ve Braufactum’un biraları gibi çok özel biraları fabrikalarının bir kenarında üretmeye başlamaları. Bu arada Muğla’da birkaç kişi Türkiye’deki belki de tek craft beer üreticisi olarak Gara Guzu adında bir sarışın (Blond), bir de kehribar rengi (Amber) ale üretiyorlar. Yani Fritz Maytag’ın izi Anchor Steam Türkiye’de bulunamıyorsa da, bir bakıma ta Kaliforniya’dan bizim Muğla sahillerine kadar gelmiş.