“Sisam Adası” olarak da adlandırılan Samos, Türkiye’ye en yakın Yunan adalarından biri. Eşsiz şaraplar ve önünüzde uzanan manzara size bambaşka bir dünyanın kapısını açıyor...
Olympic’in Atina-Samos seferini yapan pervaneli küçük uçak Ege Denizi’nin üstünde alçalmaya başladığında ada da uzaktan görünmüştü. Uçağımız oldukça dağlık bir ada olan Samos’a biraz daha yaklaşınca dağların arasında bir kanyon tüm dikkatimi çekmişti. Pilotun bulutsuz ve rüzgarsız bir havada havalimanını ıskalamasına pek bir anlam veremedik ama aynı manzarayı seyrederek tekrar işine geçmeye de pek bir itirazımız olmadı.
Adanın en turistik bölgesi Samos’un küçük havalimanının hemen yanıbaşındaki Pythhagorion köyü, plajları, otelleri ve Ireo’ya kadar uzanan sahildeki tavernalarıyla dikkat çekiyor. Nefis mezeler eşliğinde uzonuzu yudumlarken, karşıda Anadolu kıyılarının görkemli dağları adeta dokunulacak mesafede yükseliyorlar. Samos’un en yüksek tepesi ise 1434 metre yükseklikte.
Üzümlerin yetiştiği bağları görün
Adanın merkez köyü Vathi’deki şarap kooperatifinin müzesi mutlaka görülmesi gereken bir yer. Almanca, Fransızca etiketler bulunan yüzyıllık şarap şişeleri, Osmanlı idaresinde olduğu yıllarda bile Avrupa’da çok aranıyormuş. Tatlı şaraplarının en iyilerinden bir iki şişe Anthemis veya Samos Nectar almakta fayda var. Üzüm bağlarını da da görmelisiniz. Bu bağlardan çıkan tatlı şarap Yunanlar’ın ünlü Metaxa’sına da yüzde 10 kadar katılıyor. Metaxa, üzüm brendisi, Samos şarabı ve gül başta olmak üzere kalanı sır gibi saklanan çiçek esanslarının şişede buluşması. Bir zamanlar kullandıkları “Yunan konyağı” ibaresi yerine AB izin vermediği için şimdi “Yunanistan’ın ruhu” yazıyor ve bence bu Metaxa’yı daha iyi anlatıyor.
Eşsiz Ege manzarası hafızanıza kazınıyor
Adanın kuzey sahilleri de bütün ada gibi yemyeşil. Vathi’ye 15 km mesafede denize düşen bir yamaçta adeta asılı olan Vourliotes köyü var. Bu dağ köyünün etrafı manzaralarına doyum olmayan bağlarla dolu. Köy meydanı taş evlerin arasında büyükçe bir avludan ibaret, asmaların altında yaz güneşinin gazabından korunmuş bir iki tane çok keyifli taverna var. Bağları gezmek mümkün, yamaçlardaki yeşillik, önünüzde uzanan Ege’nin hiçbir denizde olmayan o lacivert suları, ufukta Çeşme yarımadası, doyumsuz bir manzara; sabredip gün batımını beklerseniz kızıla boyanıyor, hafızanıza unutmamak üzere kazınıyor.