Urfa kendisini gastronomi konusunda G.Antep ve Antakya kadar iyi tanıtamamış. Şehirde bir kaç gün kalınca bunun haksızlık olduğunu anlıyorsunuz.
Şanlıurfa, Balıklı gölü, tarihi camileri, hanları, çarşıları ve şehre hakim bir tepedeki görkemli kalesiyle ziyaretçilerine çok cömert davranan bir şehir. Şanlıurfa bu zenginliklerin yanısıra çok lezzetli bir şehir. Gerçi kebabı, lahmacunu ve tabii ki çiğ köftesi ile tanınıyorsa da Şanlıurfa kendisini gastronomi konusunda Gaziantep ve Antakya kadar iyi tanıtamamış. Ama bu şehirde bir kaç gün kalınca bunun ne kadar haksızlık olduğunu anlıyorsunuz.
Şanlıurfa’da hayat aynı Adana ve Antep’te olduğu gibi sabahın erken saatlerinde ciğer yiyerek başlıyor. Biz de adete uyarak öyle yaptık kendimizi kahvaltı saatinde Kahkey Ciğer’de bulduk. Adana’da bir usta “ciğer sabah yenir, çünkü öğlen ağır olur” dediğinde gülümsemiştim, Urfa’da bunu nedeninin bu şehirlerin özellikle yaz güneşinin altında kavrulması olduğunu öğrendim. Ancak pek ciğer sevmeyen biri olarak birkaç çöp şişe geçirilmiş bol kimyonlu ciğer yedikten sonra başka bir geleneksel Urfa kahvaltısı olan tirit yemek için Şükrü Usta’nın Bayram Lokantası’na gittik. Tirit muhteşem bir kahvaltı, daha doğrusu yemek: Erkek kuzunun butu kemikle birlikte beş saat kaynatıldıktan sonra gece boyunca közde demleniyor. Daha sonra liğme lğme yapılıp kemik suyuna ekmeğin üstüne sarımsaklı yoğutla konuyor. Şükrü Usta muhteşem tiritin yanında kebabıyla da meşhur.
Urfa kebabı kuzunun butuyla bolca kullanılan kuyruk yağının zırh ile çekilirken sadece tuz eklenmesiyle yapılıyor. Baharat konulmuyor, isteyen yabında servis edilen acı biberlerle damağının bastıramadığı acı isteğini tatmin edebiliyor. Belki de onun için bol baharatlı Adana kebabına adeta küçümsercesine sebzeli kebap diyorlar. Sofi Usta’nın Uğur Lokantası’nda güzel bir sohbetin eşliğinde yediğimiz kebap muhteşemdi, söylediğine göre bir Urfa Kebabı’nın olması gerektiği gibi ağzınıza attığınızda dağılıyor, lezzetiyle damağınıza yayılıyordu.
Kebabın üstüne tatlı yemek adettendir. Onun için de Miroğlu’na gidip kadayıfın en güzel hali olan billuriye yedik. Bu yemesi kolay, anlatması zor lezzette bir tatlı. Bolca Urfa fıstığı, nefis Urfa tereyağı ve hem tel tel uzun kadayıflar, hem de inek peyniri ile birlikte kat kat serpiştirilen kadayıf parçacıkları, daha ne diyeyim ki! Bu hafta ki yazıyı ise Şanlıurfa’da görünce beni çok şaşırtan bir yer ile bitirelim: Darık’s Steak House.
Evet, Şanlıurfa’da bir de mönüsünde T-Bone, New York Strip gibi “dry-aged” steak’ler olan bir steak house var. Şef Bakır Köse, New York’ta steak house’larda, İstanbul’da iyi restoranlarda çalışmış ve işini iyi biliyor. Yediğim T-Bone Steak tam kıvamında pişmişti ve kesince suyunu tabağa bırakıyordu. Sıra tatlıya gelince, 6 farklı künefeden oluşan bir “künefe mönü”leri olduğunu gördüm. Yanında bol “Urfa fıstığı” ve kaymak ile gelen “Hasır” da hemen bu lezzetli şehirde damağımın unutamayacağı lezzetler arasında yerini aldı.
Mehmet Yaşin ile beingurme’deki “Görevimiz Yemek” programının Şanlıurfa bölümü bugün saat 12:40’da...