Masada yalnız kalan beyler bir uşağın kristal bir karafta getirdiği Porto şarabının eşliğinde purolarını içip, memleket meselelerini konuşurlardı. Ev sahibi yanındaki misafirinin kadehine şarap koyduktan sonra, karaf saat istikametinin ters yönünde masada elden ele dolaşır, herkesin kadehi dolduktan sonra kadehler kaldırılır, şaraplar yudumlanırdı. Bu arada herkesin elinde uşağın gezdirdiği hümidordan alınmış birer puro da bulunurdu. Ama purolar ilk kadehler boşalmadan şaraba (ve tadına) saygısızlık yapılmasın diye yakılmazlardı. İkinci kadeh Porto şarabıyla birlikte ise purolar yakılır, bu ikilinin gece boyu sürecek beraberliği böylece başlardı. Bu arada konu da İngiltere-Hindistan veya Avustralya kriket maçının sonucuna gelirdi. İkisini de içenler bilir, puro ile en iyi giden içki Vintage Port’tur. Bir maçı 3 gün süren kriket ise hiçbir şey ile gitmez.
Şimdi neden durup dururken 100 yıl kadar önce, yaşamadığım bir devire neden gitmek gereğini duyduğumu merak ediyorsanız, ülkemizde geçen haftadan beri sigara içilmeye getirilen sınırlamalardandır. Aslında iyi bir şarap, malt viski veya konyak gibi ağzınızı lezzetiyle sıvayan içkileri sigara da, puro da bozarlar. Onların kokuları da, lezzetleri de yeterince tatmin edicidir ve (ille de istisna yapacaksak, is kokan ada malt viskilerinin dışında) sigara veya puro dumanının desteğine ihtiyaçları yoktur. Öte yandan vasat bir şarap veya içki içiyorsanız, onların vasat tatlarına yanında tüttüreceğiniz sigaranın katkısı dahi olabilir.
Barın üzerinde kalan hesaplar
Rakıya eşlik eden sigarayı ise bilemem; ikisi de bize has zevkler. Rakı bütün ısrarlarımıza rağmen dünyanın kalan milletlerine sevdiremediğimiz milli içkimiz, sigara ise bütün dünyaya “Türk gibi sigara içiyor” dedirtecek kadar bağlı olduğumuz milli tutkumuz. 15 yaş üzeri nüfusumuzun yüzde kırkı sigara tiryakisiymiş. İçki içenlerimizin ise büyük çoğunluğunun seçimi rakı. Onun için Temmuz 2009 yılına kadar meyhanelerde rakı kadehlerinin arasından yükselen sigara dumanlarını görmeye devam edeceğiz. Sigara (ve rakı) tiryakilerinin ondan sonraki telaşlarına hak vermemek ise mümkün değil.
Sigara yasağının bar, meyhane ve içkili restoranların işlerini etkileyeceği kesindir. Münih’in, hatta belki de Almanya’nın en ünlü birahanesi Hofbrauhaus’un devasa salonlarında sigara içilmesi yasaklandığından beri işlerinde yüzde 17 azalma olmuş. İşin ilginç tarafı da, artık sigara içilmiyor diye daha az gelmeye başlayanlar oralarda “Stammtisch” tabir edilen “müdavim masaları”na gelen müşterilerimiş. Yani “birkaç birayı sigara içmeden de içebilirim” diyenlerden ziyade sürekli gelip birahanede saatler geçirenler sigarasızlığa dayanamamışlar. Buna karşılık restoranların bazılarının işlerinde artış bile olmuş.
Bundan birkaç yıl önce sigara yasağı Amerika’da ilk uygulanmaya başlandığında New York’taki bar sahiplerinin en büyük şikayeti müşterilerinin sigara içemeyeceğiz diye barlarına gelmemeleri değildi. Barda içkilerini içmekte olan müşteriler son birkaç yudumdan önce kadehlerini barın üstünde bırakıp sigara içeceğim bahanesiyle kendilerini dışarıya atıyorlardı. Ve dışarıya çıkış o çıkış oluyor, boşa yakın kadehler de, hesaplar da barın üzerinde kalıyordu. Galiba 21. yüzyıl başlarının insanları artık masadaki arkadaşlarına ve kadehlerindeki şaraplarına saygısızlık etmemek için purolarını bile hemen yakmayan 20. yüzyıl başlarındakiler kadar centilmen değiller.
21. yüzyıl insanlarının sigarasız günleri başladı
İngilizlerin daha üzerinde güneş batmayan imparatorluklarının olduğu yıllarda, malikanelerde verilen akşam yemeklerinde yemeğin sonunda hanımefendiler masayı beylere bırakıp “çekilirler”di
Haberin Devamı