Şekil var oldukça tam tevhide asla erilemez

Haberin Devamı

* DÜNDEN DEVAM

Yıldızlara, meleklere, cinlere tapmak da hep bunları Allah ile insan arasında aracı kabul etmekten kaynaklanmıştır. Herevi’ye göre tevhidi düşünmek, cühud zikrine dalmaktır. Yani kulun kendi varlığının yok olması demektir. Çünkü şekil var oldukça tam tevhide erilemez. Başka bir deyişle tevhit, Allah’tan başka her şeyin kalkması, yalnız Allah’ın kalmasıdır ki bu, mutlak fena halidir. Bundan dolayı tasavvuf erbabı, tam tevhidi, inkâr alâmeti yani masivayı (Hak’tan başka varlıkları) inkâr belirtisi saymışlardır. Tevhidi hatırlamak, ikiliği gerektirir. İkilik ise mutlak birliğe (tam tevhide) aykırıdır. Kul, Allah’ın varlığı, bir de yaratıkların varlığı diye iki varlık düşündükçe ikilik içindedir. Kul, masivanın (Allah’tan başka şeylerin) varlığını tamamen unutacak, masiva onun gözünden ve düşüncesinden tamamen silinecektir ki tek var kalsın, tam tevhit oluşsun. Demek ki tam tevhit, “Tevhidi inkâr”dır.

Herevi’nin söyledikleri...

Herevi, bu düşüncesini Menazil’in sonundaki beyitlerinde şöyle açıklıyor: “Hiç kimse o Bir’i tevhit etmemiştir: Zira O’nu tevhit eden herkes inkârcıdır. O’nun vasfını anlatanın tevhidi, o Bir’in iptal edip kaldırdığı boş sözden ibarettir. O’nun tevhidi, kendi kendisini tehviddir. O’nu vasfedenin anlatımı ise lahid(inkâr)dır.” Herevi demek istiyor ki: “Hiç kimse, Allah’ı, bütün şekillerin silineceği özel tevhidiyle tevhit etmemiştir. Çünkü resimsiz (şekilsiz, varlıksız) tevhit düşünülemez. Muvahhid (Hakk’ı birleyen), kendi varlığı ile Hakk’ı tevhit eder. O’nu anlatmaya çalışanın, O’nun vasfından söz edenin tevhidi, gerçekte Hakk’ın geçersiz kıldığı bir sözdür, gerçek değildir. Gerçek tevhit sahibi, O’ndan başkasını göremeyeceği için söz de söyleyemez. Tevhit eden, kendisinin sonradan olma varlığını ve şeklini görür. Bu tür tevhit ise bütün şekillerin dağılıp kalkacağı, Hak’tan başka hiçbir şeyin kalmayacağı gerçek tevhidi inkâr etmektir. Yahut Hakk’ı tam tevhit eden, Bir’den başka bir şey göremez, ikiliği red ve inkâr eder (Medaricus-salikin: 1/146-147, Menazil: 8).”

DİĞER YENİ YAZILAR