Prof. Tayyip Okiç Sempozyumu (5)

Haberin Devamı

Çok bilgili ve son derece alçakgönüllü olan Prof. M. Tayyip Okiç’te kibirden eser yoktu. Herkesle konuşur, herkesin hal ve hatırını sorardı. Güleç yüzlüydü, şakayı severdi. Özellikle kılıbıklık konusunda asistanlarını birbirine düşürür, onların “Sen kılıbıksın, şöyle yaptın, evde badana yaptın, çamaşır, bulaşık yıkadın, evi süpürdün...” gibi sözlerle birbirlerini suçlamalarından son derece hoşlanırdı. Talebesi ona saygı beslerdi. Ama bu saygı korkudan veya not endişesinden değil, sevgiden kaynaklanırdı. Her talebesinin derdini dinler, hatta mezun olduktan sonra da onların işleriyle ilgilenir, mektuplarına cevap verirdi. “Mektuba cevap vermemek, selam veren adamın selamını almamaya benzer” derdi. Hasılı muhterem hocamız Prof. M. Tayyib Okiç, tam bir insan, gerçek bir Müslümandı. Gerçi geriye, sulbünden bir çocuk bırakmadı ama kendisine dua edecek pek çok talebe bıraktı. Onun güzel adı bu gök kubbede uzun zaman çınlayacaktır. Allah rahmet eylesin.

***


29 Haziran günü Kulliyyetud-dirasatil-İslâmiyye’ye (İslâm Araştırmaları Fakültesi) gittik. Fakülte dekanı bize bilgi verdi. 1977 tarihinde kurulan fakültenin mezunlarından olan dekanın verdiği bilgiye göre halen 800 öğrencisi olan fakülteye, ülkenin her yanından ve çeşitli İslâm ülkelerinden öğrenci geliyormuş. Türkiye’den de gelenler olduğunu söyledi. Bina, Avusturyalılar zamanında Osmanlı medrese tipi esas alınarak yapılmış. Ortada üstü açık bir avlu. Yağmurdan, kardan korunmak için şeffaf malzemelerle kapatılmış. Sonra imam hatip lisesi statüsünde din eğitimi veren okula gittik. Öğle yemeğini orada yedik. İslâm Araştırmaları (İlahiyat) Fakültesi mezunu olan okul müdürü, bir süre Libya’da da bulunmuş. Arapçası iyi. Yemeğin ardından ben dua ettim, müdür bey de kısa bir konuşma yaptı.

Saat 15.30’da sempozyumun son oturumu yapıldı. Prof. Dr. M. Said Hatiboğlu, hocamız

M. Tayyib Bey’in bazı yönlerini, sözleşmesinin kanuna aykırı biçimde feshedilişini ağlamaklı bir tarzda anlattı. Konuşmasının sonunda hocanın ruhu için dua etmemi rica etti. Ben de Fetih Suresi’nin son üç ayetini okuyup kısa bir dua yaptım. Sempozyumu “Hitamuhû misk: Sonu misk” ile noktaladık. Akşam yemeği için Sarajevo’nun bir varoşunda güzel, nostaljik bir lokantaya geldik. Lokantanın bahçesinden akan suyun kenarında dizilen masalardan birine oturduk. Biraz sonra bardaktan boşalırcasına inen yağmur bizi içeriye kaçırdı. Otele geldiğimizde saat 23.00 olmuştu. Ertesi gün sabahleyin 07.45’te eşyamızı alıp lobiye inmemiz talimatıyla istirahata çekildik.

DİĞER YENİ YAZILAR