Peygamberlerin rüyaları da vahiydir

Haberin Devamı

SORU: Bir yazınızda, Peygamber Efendimiz’e yakıştırılan gelecek hakkında söylediği sözlerin bazılarının uydurma olduğunu çünkü gaybı Allah’tan başka kimsenin bilmediğini ifade etmiştiniz. Öyleyse İstanbul’un fethi hakkında Peygamber Efendimiz’den rivayet edilen hadisi de uydurma mı kabul etmemiz icap eder? (Levent Mehmet Ergin)

CEVAP: Peygamberimizin kendi zamanıyla ilgili bazı gelecek olayları söylemesi vahye dayalıdır veya gördüğü rüyalara bağlıdır. Çünkü peygamberlerin rüyaları da bir vahiydir ve aynen çıkar. Ama uzun gelecekle ilgili olarak Peygamber’e yakıştırılan birçok fitne olayları uydurmadır. Rivayetlerin birçoğu uydurma ise bu, Peygamberimizin mucize olarak hiç gelecekle ilgili sağlam bir sözünün olmadığı anlamına gelmez.

Peygamberimiz, “İstanbul elbet fetholunacaktır, onu fetheden komutan ne güzel komutan, onu fetheden asker, ne güzel askerdir” hadisleriyle İstanbul’un fethini hedef göstermiştir. Bu hadis İbn Hanbel’in Müsned’inde (4/335), Hakim’in Müstedrek’inde (4/422) Bişr Ganevi tarafından Peygamberimizden duyulup aktarılmıştır. Çok kimse bu övgüye erebilmek için İstanbul’a sefer düzenlemiştir. İlk sefer Emevi hükümdarı Muaviye tarafından düzenlenmiş ve Müslüman askerler, 669’da İstanbul’u karadan ve denizden kuşatmışlarsa da bu, fetihle taçlanamamıştır. Süyuti, Muaviye’nin düzenlediği sefere katılan askerlerin affedilenler arasında bulunduğunu ancak bu sefere katılmış olan Muaviye oğlu Yezid’in bağışlanmaya layık kimselerden olmadığını belirtmektedir (Feyzu’l-Kadir: 5/262). Taftazani de Yezid’in melun (lanetli) olduğunu Akaidi’nde belirtir.

Halife Süleyman ibn Abdülmelik’in kardeşi Mesleme de İstanbul’u fethedecek komutan ve askerleri öven hadisi duyunca düzenlenen seferin başında 717 tarihinde İstanbul surları önüne geldi ise de o da başarılı olamadı. Abbasi Halifesi Mehdi Billah’ın oğlu Harun Reşid de 782 tarihinde İstanbul’u kuşattı. Ama İmparatoriçe İren’in imzaladığı barış antlaşmasıyla fethe ulaşılamadı. Allah, İstanbul’un fethini Sultan II. Mehmed’e nasip etmiş ve ancak o, bu hadisin mazharı olmuştur. Gerçi bu hadisin sağlamlığı kuşkuludur. Zira bu konudaki rivayetler çelişkilidir.

* DEVAM EDECEK

DİĞER YENİ YAZILAR