SORU: Nur-i Muhammedi nedir? Allah bir kudsi hadiste Peygamber Efendimiz için “Seni yaratmasaydım kâinatı yaratmazdım” demiş midir? Başka gezegenlerde hayat varsa burada yaşayanlara da peygamber gelmiş midir yoksa bunlar da Kur’ân’a mı tabidirler? (Ferhan Tuncel)
CEVAP: Nur-i Muhammedi, Hz. Muhammed’in nuru demektir. Mutasavvıflara göre yüce Allah, önce Hz. Muhammed’in nurunu yarattı. Binlerce yıl Allah’ın huzurunda ibadet halinde duran bu nurdan bütün evreni yarattı. Bu felsefe, “Allah önce benim nurumu yarattı, önce benim aklımı yarattı” gibi uydurma hadislere dayandırılmaktadır. “Sen olmasaydın bu felekleri yaratmazdım” şeklindeki hadis de Kur’ân’a aykırıdır ve uydurmadır. Allah evreni kimsenin hatırı için değil, kendisi için, kendisinin tanınıp tapılması, isim ve sıfatlarının etkinleşmesi için yaratmıştır. Uçsuz bucaksız evrenden, yüz milyarlarca güneş sistemlerinden oluşan yüz milyar galaksiden haberi olmayan sığ insanlar böyle kolay sözlere inanabilirler ama uzay bilimine vakıf insanlar sadece dünyayı değil, belki yüzlerce dünyayı ve yüzlerce dünyalar üzerindeki yaratıkları düşünür, Allah’ın yaratıcılık vasfını sadece bir tek şahsa bağlayamazlar.
Allah’ın hiç kimseye ihtiyacı yoktur ve Allah kimseye de âşık olmaz. Her yaratığını sevdiği için yaratır. O, her yaratığında vardır. İslâm tarihinde bu teoriyi ilk geliştiren Sehl ibn Abdullah et-Tüsteri’dir. Tüsteri, görüşünü Nur Suresi’nin 35’inci ayetine dayandırmaktadır.
Yüce Allah, ezeli zatını Muhammed’in nuru şeklinde göstermek istemiş, kendi nurundan çıkardığı bu nurdan bir nur direği oluşmuştur.
Mutasavvıflara göre evrenin aslı olan ilk ışık durumundaki Muhammed, âlemlerin Rabbi önünde cisimsiz, biçimsiz olarak milyonca yıl ibadette kalmıştır (mayasına kulluk katılmıştır). Bu durum, onun ilk doğasının ubudiyyet (kulluk) olmasını sağlamış ve onu yakîn (kesin) görme noktasına getirmiştir. Zira Allah, henüz Adem yaratılmadan bir milyon yıl önce Muhammed’e, kendisini gösterme lütfunda bulunmuştur. Sudûr tezini “Rabbin, Ademoğullarından, onların bellerinden zürriyetlerini almış ve ‘Ben sizin Rabbiniz değil miyim?’ diye onları kendilerine şahit tutmuştu. ‘Evet, (Rabbimizsin)’ dediler” (Araf: 172) ayetiyle ilişkilendiren Tüsteri, insanların, esas itibariyle peygamber atalardan sudûr ettiğini (onlar da Hz. Muhammed’in nurundan sudûr etmesi) dolayısıyla tüm insanların, temelde Muhammed’in nurundan çıktığını belirtiyor. Yalnız Adem değil, bütün varlıklar da Muhammed’in nurundan taşmıştır: “Peygamberlerin nuru, Muhammed’in nurundan çıktığı gibi, bütün göksel ve yersel varlıklar da, dünya ve ahiretin nuru da Muhammed’in nurundan doğdu” (Tüsteri, Tefsir: 47). Bütün manevi muratlar (arzular, istekler) ve müritler (arzu edenler) hep o nurdan kaynaklanmıştır. Tüsteri’nin Allah’ın nurundan ilk önce çıkmış olup O’nun huzurunda bin kere bin (bir milyon yıl) ibadette kıyam eden Muhammed’in nuru biçimini, fani evrenin şablonu olarak düşündüğü anlaşılıyor.
YARIN: Hakikat-i Muhammediye
Nur-i Muhammedi (Hz. Muhammed’in ruhu)
Haberin Devamı