Vasiyet, “vasiyet etme işine ve vasiyet edilen mala” denir. Sağlık durumunda vasiyet mendub (güzel), hastalıkta gereklidir. Ayetin açık anlamından, ölüm işaretleri belirince vasiyet etmenin farz olduğu anlaşılır. Bakara 182’nci ayetteki, “Onların arasında” zamiri, vasiyet edilen ana-baba ve yakınlara yahut vasiyet edenle edilenlere gitmektedir. Vasiyet sözlü yapılmış ise vasiyeti duyan kimse, vasiyette bir tarafı kayırma gibi bir ölçüsüzlük, mesela ihtiyaç içinde varisleri varken uzak birine vasiyet edilmesi yahut vasiyetin, malın 3’te 1’ini geçmesi gibi bir durum görürse vasiyet edeni uyararak vasiyetini düzeltmeye çalışmalıdır. Ancak bu, vasiyet edenin sağlığında yapılacak bir iştir. Varisleri varken malının 3’te 1’inden fazlasını vasiyet etmek batıldır. 3’te 1’i geçen kısım yerine getirilmez, vasiyet 3’te 1’e rücû eder (döner). Kişi öldükten sonra yazılı vasiyette bir haksızlık, ölçüsüzlük görülürse çekişen taraflar arasını uzlaştırıp, onları adil bir hükme razı etmek, etkili kişilerin görevi olur.
‘Dünya işlerinde onlarla iyi geçin’
Hz. Ali ve Hz. Ayşe’nin ifadelerine göre bırakılacak az miktardaki maldan değil, çok maldan vasiyet edilir. Miras ayetleri gelmezden önce kişinin, bıraktığı maldan anne-babasına ve akrabasına bir pay verilmesini vasiyet etmesi, bu ayetle farz kılınmıştı. Fakat Nisa Suresi’ndeki miras ayetiyle anne-babanın ve yakın akrabanın mirastan alacakları hisseler belirtildiğinden, Hz. Peygamber’in de “Allah her hak sahibine hakkını vermiştir. Artık varise vasiyet olmaz’’ dediği rivayet edildiğinden bu ayetin akrabaya vasiyet hükmü nesh edilmiştir. Fakat bazı bilginlere göre miras ayetinin inmesiyle yakın akrabaya vasiyet kaldırılmış olsa da mirastan payı olmayan uzak akrabaya vasiyet hükmü farz olarak devam etmiştir. Keza din ayrılığı dolayısıyla miras düşmeyen anne-babaya da vasiyet devam eder. Mesela ana-babası Müslüman olmayan bir mümin, onlara vasiyetle miras bırakmalıdır. Çünkü “Dünya işlerinde onlarla iyi geçin” ayeti uyarınca müşrik akrabaya dahi iyilik etmek Allah’ın buyruğudur.
Kadi Beydavi şöyle diyor: “Miras ayetleri, bu ayetin hükmüyle çelişmez, aksine bunun hükmünü güçlendirir. Zira miras ayetlerinde belirtilen miktarların, vasiyetten sonra verileceği bildiriliyor ve vasiyetin mutlaka öne alınması emrediliyor. Bu ayetin nesh edildiği (hükmünün yürürlükten kaldırıldığı) hakkındaki rivayet ise had (bireysel) haberlerdendir. Ümmet çoğunluğunun kabul etmiş olması, bu tek kişi haberini mütevatir haber sınıfına katamaz.”
Reşid Rıza’ya göre: “Zan ifade eden hadis, kesinlik ifade eden hadisi (mütevatir hadisi) dahi nesh edemezken kesin olan Kur’ân’ı nasıl nesh eder? Kaldı ki Muhammed Abduh’un dediği gibi miras ayetlerinin buradaki vasiyet ayetinden sonra indiğine dair kanıt olmadığı gibi sözgelimi de neshi reddetmektedir. Zira yüce Allah insanlara belirli bir zaman için emrettiği ve kısa bir süre sonra nesh edeceğini bildiği bir hükmü buradaki vasiyet emri gibi vurgulamaz. Çünkü bunun, korunanların üzerine bir borç olduğunu vurgulamış, bunu değiştireni şiddetle uyarmıştır. “Miras ayetlerinde sözü edilen vasiyet, varis olmayan akrabaya mahsustur” dersek, ayetleri bağdaştırmamız mümkün olur.”
Mirasta kayırma (2)
Haberin Devamı