Mevlana Araştırmaları Enstitüsü

Haberin Devamı

Selçuk Üniversitesi Kurumsal İletişim Koordinatörü Uzman Kerem Pulgat’tan aldığım mail, bu üniversiteye bağlı bir Mevlana Entitüsü kurulduğunu bildiriyor: “Selçuk Üniversitesi Rektörlüğü tarafından başvurusu şubat 2010’da gerçekleştirilen ‘Mevlana Araştırmaları Enstitüsü’ne yönelik Bakanlar Kurulu’ndan onaylanan karar 22 Ağustos 2010 tarihli resmi gazetede yayınlanmıştır. Ülkemiz için önemli bir değer olan büyük mutasavvuf Mevlana’nın insan sevgisini merkez alan mistik felsefesi bundan böyle uluslararası platformlarda akademik anlamda çok daha etkin şekilde anlatılabilecektir. Enstitü bünyesine yüksek lisans ve doktora öğrencileri alınacak, Mevlana hakkında tüm dünyada akademik çalışma yapmak isteyen bilim adamları ve üniversitelerle işbirliği sağlanabilecektir.”

Üniversite Rektörü Prof. Dr. Süleyman Okudan, enstitünün kurulması dolayısıyla yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Bir hayalimizi daha gerçekleştirmenin mutluluğunu yaşıyoruz. Köklü bir devlet üniversitesi bünyesinde, dünya çapında ilgi görecek bir enstitü oluşturmak için düğmeye bastık. Bu alanda ülkemizin ve Konya’nın önemli bir açığını da kapattık. Uluslararası düzeyde bir enstitü olması için gereken bütün altyapıyı en kısa zamanda oluşturacağız.”
Enstitünün önemli hizmetler yapacağı ve Hz. Mevlana’yı gerçek kişiliğiyle insanlığa tanıtacağı kanaatindeyim. Ancak bu tanıtmanın insanı tanrılaştırma kertesine varmamasını ve böyle bir inanca götürmemesini umarım. Çünkü abartılı söylemler, kaş yapayım darken göz çıkarır. Sevginin dindeki yerini anlatmaya çalışırken insanı tanrı mertebesine çıkarma eğilimine götürür. Bu ise hem Mevlana’yı hem de onun o mertebeye ulaşmasını sağlayan yüce dinin kurucusunu incitir. Hz. Peygamber, kendi resmine ve eşyasına saygı gösterilmesini yasaklamıştır. “Beni nasıl isterseniz öyle övünüz ama Hıristiyanların dediği gibi Allah’ın oğlu veya parçası demeyiniz.”

Aşırılık ve abartı tevhit inancına aykırı yanlış yargılar doğmasına neden olur. Hz. Ali şöyle demiş: “Allah’ın Elçisi beni çağırdı: Ali, senin İsa’ya benzer tarafın var. Yahudiler ona buğzedip anasına hakaret ettiler.

Hıristiyanlar da onu çok sevip olmadığı yere çıkardılar(tanrılaştırdılar).” Ali devamla demiş ki: “Beni aşırı sevgiyle olmadığım yere yükselten helak olduğu gibi bana buğzederek hakaret eden de helak olmuştur. İyi bilin ki ben peygamber değilim. Bana vahiy gelmiyor. Ben Allah’ın kitabını ve Peygamberinin sünnetini uygulamaya çalışıyorum. Size Allah’a itaat hakkında emrettiğim şeylere uymanız boynunuzun borcudur. Gerek ben gerek başkası size, Allah’a isyan olan şeyleri emrederse ona itaat edilmez. Çünkü itaat ancak maruf (güzel, helal) şeylerde olur.” (Hakim, Müstedrek: 3/123)

DİĞER YENİ YAZILAR