Kur’ân-ı Kerîm, evrensel bir mesaj getirmiş, âhiret saâdetine erip cennete girmek için gerekli şartları açıklamıştır. Bunlar: Allah’a şirksiz, âhireteşeksiz inanmak ve sâlih amel (dünyâya ve âhirete yararlı güzel işler) yapmaktır.
Kur’ân’a göre İslâm, yalnız Allah’a tapmak, ibâdeti yalnız O’na özgü kılmaktır. Ünlü Alman şairi Goethe İslâm’ın anlamını çok güzel ifade eder:
“Eğer İslâm, teslim olmak anlamına geliyorsa Allah’a
Hepimiz yaşayıp ölmekteyiz İslåm’da.” (Haarman, Maria (Hrsg): Der Islam (EinLesebuch). München: Beck, 1992, s. 36)
Bu anlamıyla bütün peygamberler İslâm’ı getirmişlerdir. Kur’ân’da İslâm kelimesi, yalnız Hz. Muhammed(s.a.v.)in getirdiği din için değil, bütün peygamberlerin getirdiği din için kullanılmıştır. Çünkü peygamberlere verilen mesajın mâhiyeti aynıdır. Hepsi insanları tek Allah’a kulluğa, âhireteîmâna, ibadete ve sâlih amele çağırmıştır. Bu bakımdan misyonları aynı olan peygamberler arasında bir ayırım yapılamaz: “O’nun elçileri arasında bir ayırım yapmayız.” (Bakara: 92/286) Yüce Allah, ilk elçisi olan Nûh’a neyi vahyetmiş ise, son elçisi Muhammed(ikisine de selâm olsun)a da onu vahyetmiştir: “Biz Nûh’a ve ondan sonra gelen peygamberlere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik...”(Nisâ: 98/163) Bakara: 131-133,136 da bütün peygamberlerin ortak mesajının İslâm olduğu anlatılmaktadır.
Kur’ân’a göre Allah, yalnız belli bir zümrenin rabbi değil, bütün âlemlerin Rabbidir. “Övgü, âlemlerin Rabbine mahsustur.” âyeti, namazın her rek‘atinde okunarak, Allah’ın, bütün yaratıkların Rabbi olduğu vurgulanır. Âlemlerin Rabbi olan Allah’ın, rahmeti de belli bir zümreye özgü değil, her yaratığını kapsamaktadır. Evet, O’nun gazabı da var ama rahmeti, gazabını geçmiştir: “Rabbiniz, kendisine rahmeti yazmış(acımayı prensip edinmiş)tir” (En’âm: 55/12, 54), “Rahmetim, her şeyi kaplamıştır.” (A‘raf: 39/156)Bir kudsîhadîste de Allah’ın rahmetinin, gazabını geçtiği buyurulmuştur (Buhârî, Tevhîd: 55, Bed’u’l-Halk: 1; Müslim, Tevbe: 14-16) .
Her peygamber, insanlığa bu sonsuz İlâhî rahmeti sunmağa çalışmış ve Allah’a şirksiz, âhireteşeksiz inanan ve sâlih amel yapan her İlâhî din mensubunu cennetle müjdelemiştir. Ama insanların bencilliği, İlâhî mesajın geniş ufkunu daraltmış, her din mensubu, sadece kendilerinin cennete girebileceğini iddiâ etmiştir. Yahûdîler, cenneti yalnız kendilerine tahsis ederken, Hıristiyanlar da kendilerinden başkasına cennet vizesi vermemişlerdir: “Yahûdî yahut Hıristiyan olandan başkası cennete girmeyecek,” dediler. Bu, onların kuruntusudur. De ki: “Doğru iseniz, delîlinizi getirin.” (Bakara: 111)
Cennetin belli bir zümreye mahsus olduğu iddiâsını böylece reddeden Kur’ân, onun iddiâ ile değil, gerçek îmân ve eylem ile olacağını; Yahûdîliği ve Hristiyanlığı getiren peygamberlerin atası İbrâhîm’in gerçek tevhîdi getirmiş olduğunu; onun yolunda giden her insanın cennete gireceğini açıklıyor:(Bakara: 92/112)
Bu genel prensibi her yerde vurgulayan Kur’ân, Arabistan’da bilinen din mensupları içinde bu prensibe bağlı kalan insanları cennetle müjdelemiştir: “Şüphesiz inananlar; Yahudiler, Hristiyanlar ve sâbiîler(den) Allah’a ve âhiret gününe inanan ve iyi iş(ler) yapanlara, Rableri katında mükâfât vardır; onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.” (Bakara: 92/62, Mâide: 110/69)
Bakara: 92/62’nci âyetintefsîrinde İmam Kuşeyrî şöyle diyor:
“Asıl bir olunca yolun ayrılığı, güzel kabul görmeğe engel olmaz. Her kim yüce Allah’ın âyetlerini doğrular, O’nun kendi zâtı ve sıfatları hakkında söylediklerine inanırsa; şerîatin farklı olması, isim ayrılığı, rızâyı kazanmaya zarar vermez. Bundan dolayı (Allah ta‘âlâ): ‘İman edenler, Yahûdî olanlar...’ dedi. Sonra da: ‘Bunlardan her kim inanırsa...’ dedi. Yani ma‘rifet(gerçek bilgi)lerde ittifak ederlerse, hepsine de güzel gelecek ve bol sevâb vardır. Mü’min Hakk’ın güvencesinde olandır. Kim yüce Hakkın güvencesinde bulunursa, elbette onlara korku olmaz ve onlar üzülmezler.” (Letâifu’l-İşârât: 1/108)
(Devamı yarın)
Aklı olmayan dinle yükümlü değildir
SORU: Muhterem Hocam, eşim bunadı. Tutamadığı oruçlar için fidye, maddi varlığı için zekât yükümlülüğü var mı? Saygılarımla. H.Ç.
CEVAP: Bunayan insan dini görevlerle yükümlü değildir. Çünkü din akla hitabeder. Aklı olmayan, dinin emirlerinden sorumlu olmaz. Bunayan eşinize oruç ve namaz farz olmadığından tutamadığı oruçlar için fidye gerekmez. Ancak nisab miktarı malı varsa velîsi, yani onun yasal sahibi, yöneticisi onun malından zekâtını verir. Nitekim zengin çocuğun zeâtını da velisi, çocuğun malından verir.
Eşlerin birbirine hakları...
SORU: Selâmünaleyküm değerli hocam, bir konu hakkında fikrinizi öğrenmek isterim. Eşim kapalı bir bayan değil ve giyimine edep ölçüsünde özellikle dikkat eder. Bugünün Türkiye’sinde kapanmanın, sosyal bir kesimin etiketi durumuna geldiğini düşünüyor. Ben kapanmasını, Allah’ın emrine gönülden saygımdan isterim. Özgür düşüncesine göre hareket etmesine saygı gösteriyorum. Ama burada bir kocanın, hanımının kapanması hususunda öğüt vermekten başka bir sorumluluğu var mıdır? Değerli vaktinizi ayırdığınız için şimdiden teşekkür ederim. Tayfun Yardımcıel
CEVAP: Siz hanımınıza Kur’ân’ın emrini hatırlatırsınız, İslâm’ın hükmünü bildirirsiniz. Bunu uygulamasının şuna buna hoş görünmek veya birilerine benzemek için değil, Allah’ın buyruğuna uyma gereği olarak düşünmesi gerektiğini söylersiniz. Buna rağmen hanımınız kabul etmezse kanaatime göre zorlama hakkınız yoktur. Çünkü “Dinde zorlama yoktur”. Sizden sorumluluk gider, sorumluluk ona aittir. Belki bir gün elir, özgür iradesiyle o da kapanır.
Dövme ile meşgul olma
SORU: Selâmünaleyküm Hocam.. Yıllar önce bir hevesle iki koluma yazı şeklinde dövme yaptırdım. Fakat bugün o kadar pişmanım ki. Sildirmek için çaba içindeyim, durumum da pek iyi değil. Bununla birlikte dua edip pişmanlığımı dile getirip tövbe edip Allah’ıma yalvarıyorum. Allah katında duam kabul olur mu ? Gusül abdesti ve abdest almaya bir mani var mı? Keza ben abdest alıp dua okuyorum Allah’a yakın olup, ondan güç kuvvet alma adına. Ayrıca hocam akşam işten eve dönünce sabah da evden çıkmadan abdest alıp üç kulhu bir elham okuyorum.. Her sabah ve akşam abdest alarak okumam şart mıdır dualarımı? Saygılarımla Hocam. Fuat T.
CEVAP: Dövme yaptırmak hoş bir şey değildir ama artık olan olmuştur. Onu sildirmekle meşgul olma. Guslün de, abdestin de, duaların da geçerlidir. Dövmeyi sildirmekle uğraşacağına gönlünle Allah’ı an ve içindeki kötü düşünceleri, vesveseleri silmeye çalış. Namazlarını kılmaya çalış. Sabah namazını kıl. Vaktinde kılamazsan uyandığın zaman abdest alıp iki rek’at namaz kıl, sonra duanı edip evinden işine git. Akşamleyin de yine namaz kıl. Allah dualarını kabul eder. Kul Allah’a yaklaşırsa Allah da kulunu korur ve bağışlar. Dua veya âyet okumak için abdest almak gerekmez.