SORU: Bir surede dağların hareketli olduğunu okumuş ve çok etkilenmiştim. Kaf Suresi’nde şöyle bir ifade geçiyor: “Yeryüzünü de döşedik ve ona sabit dağlar koyduk.” Bu iki ifade birbiriyle çelişmiyor mu? İnternetteki yabancı filmleri para vermeden elde etmek kul hakkına tecavüz olur mu? (Turgut Kök)
CEVAP: Siz ayeti dikkatlice okusaydınız bu kuşkunuza gerek kalmazdı. Neml Suresi’ndeki ayetin meali şöyledir: “Görüp de donuk sandığın dağlar, bulutun yürümesi gibi yürümektedir. (Bu) Her şeyi gayet iyi yapan Allah’ın yapısıdır. Doğrusu O, yaptıklarınızı haber almaktadır” (Neml: 88). Ayet, kıyamet olayını anlatıyor. Şimdi donuk ve sabit gördüğün dağların kıyamette bulutlar gibi yürütülüp dağıtılacağını anlatmaktadır. Ayetin asıl anlamı budur. Ama bu ifadede daima sabit bir gerçeğe de işaret vardır. Dağlar arzın yüksek yerleridir. Ayet sabit görünen dağların, aslında sabit olmayıp bulutlar gibi hareket ettiğini söylüyor. Dağların hareket etmesi demek, dağların üzerinde bulunduğu yerkürenin hareket etmesi demektir. Dünyanın hareket ettiğine işaret eden bu ayet de Kur’ân’ın bilimsel mucizelerinden biridir. Kaf Suresi’ndeki ayetin meali de şöyledir: “Arzı nasıl yaydık, ona sağlam dağlar attık, onda her güzel çifti bitirdik” (Kaf: 7). Ayette sabit kelimesi yok. Okuduğunuz meal yanlıştır.
Ayetin orijinalinde “rasiyat” kelimesi geçer. Arapça’da “rasiyat”, yere sağlam çakılmış yüksek kazık demektir. Ayette dağların kazıklar gibi yere çakıldığı, baskı yaptığı, sağlam olduğu belirtilir. Gerçekten dağlar, bilindiği gibi yeryüzüne püsküren magma tabakasının yükseltileridir. Bunlar soğuyunca taşlaşır, kaya olur. En sağlam yerler dağ bölgeleridir. Burada yapılan evler kolay kolay yıkılmaz, depreme dayanıklıdır. Ama düz araziye yapılan evlerin dibi göçebilir. Bunu 17 Ağustos 1999 Marmara depreminde gördük. Dağlık bölgelerdeki evler sağlam kaldı, düzlüklerdekilerin çoğu yıkıldı. Bu ayetler arasında çelişki nerede?
İkinci sorunuzuza gelince: Yapımcılara para vermek istemiyorsunuz ama onların yaptığı malı çalıyorsunuz. Eskiler kul hakkı konusunda daha dikkatliydiler. Birinden ödünç aldıkları zaman onu öderlerdi, üstlerinde kul hakkı kalmamasına dikkat ederlerdi. Ama özellikle gayrimüslimden alınan borcun ödenmesine daha bir özen gösterirler, o borca daha çok ağırlık verirlerdi.
Kur’ân-ı Kerîm’de çelişki yoktur
Haberin Devamı